FIRAT BEYAZIT ÇELİK YAZIYOR
Sevgili kardeşim Asım Çelik´in genç yaşta ölümü hepimizi şoke etti. Bu bizim açımızda büyük bir acı, öyle bir acıki, yüreğimiz alev, alev yanıyor.
Bu acı yıllarca yüreğimizde ve kalbimizde yanıp tutuşacak. Elbette her kes payına düşen acı ile yetinecek ve bu acı ile yoğrulacak. Ama bizim ki, başka bir acı, acıların acısı.
Benim açımdan çok zordur Asım´ın ölüm yazısını yazmak. Çünkü onun ölümünü kabullenemiyorum. Yazarken titriyorum, ağlıyorum, terliyorum, kalbim sıkışıyor, ciğerim param parça oluyor. Zoruma gidiyor Asım´ın genç yaşta bizi bırakıp gitmesi. Yüce Rabbim böyle bir acıyı hiç kimseye, ama hiç kimseye vermesin...
Sabahın erken saatiydi, İstanbul´da kimi uykuya dalmış, türlü hayaller görüyordu, kimi işine gitmek için yollara koyulmuştu, Kimi umutlu, kimi mutlu, kimi kederli, kimi neşeli, kimi umutsuzdu. Koca İstanbul´da her kesin bir derdi vardı, İstanbul buna tanıklık yapıyordu ve hava yağmurluydu, İstanbul da benim gibi ağlıyordu?
Sabahın ayazında telefonum acı, acı çaldı. Gelen arama pekte yabancı olmadığından tedirgin bir şekilde açtım. Arayan İzmir´den Ömer abimdi. Tedirgin ve boğuk bir sesle, Fırat yetiş Asım´ı hastaneye kaldırmışlar, durumu iyi değil, deyince Elim-ayağım bir birine dolandı, giyinmeye çalışıyordum ki, tekrar telefon çaldı, yine ömer abim, sanki bana müjde verilmeyeceksine, sanki bana dünyayı dar edecek söz söyleyemeyecek gibi, ağlıyarak, hıçkırarak, Fıraaaattt Asım ölmüş, deyince yere yığıldım kaldım. Sanki Ağrı Dağı´nı yerinden söküp üstüme devirdiler.
Kendimi sokağa attım, deliler gibi o yana, bu yana avazım çıktığı kadar bağrıyordum, isyanım dağ rüzgarı olmuş, her yana savruluyordu. Ağıtlar yakıyordum kardeşim için. Her kes bana melül, melül bakıyordu. Belki birilerine göre deliydim, belki birilerine göre çektiğim kardeş acısını haykırıyordum.
Kadıköy´den Pendik´e kendimi zor attım. Kendi, kendime teselli veriyordum, ?yok, yok olamaz kardeşim hayat doluydu bu bir şaka olsa gerek, şimdi gideceğim karşıma çıkacak o güler yüzü ile beni karşılayacak ve hangi rüzgar seni buraya attı, gel hele,?diyecek...
Mevlüt abim ile metroda tesadüfen karşılaştık. O beni teselli etmeye çalışıyordu. Pendik devlet hastanesi acil bölümüne vardığımızda beni güler yüzü ile değil, tabutu ile karşıladı...
İsyanımın boyutu daha da büyüdü... Oy Havar, oy havar çektim, Kürtçe ?Türkçe ağıtlar yaktım, avazım çıktığı kadar bağırıp durdum. Ama ne var ki, kardeşimi geri getiremedim. Yüce Rabbim onun mekanını Cennetine kabul buyurmuştu?
Eş ,Dost, Akraba, hemşeri ne varsa sağ olsunlar hastanenin bahçesini doldurmuştular. Acımızı paylaşmak için bizlere sırt verip hayat direğimiz olmuştular. Hastanenin bahçesini hınca hınç doldurmuştular.
Sonra kardeşler uzak diyarlardan teker, teker gelmeye başladılar. Asım´ın ikizi, candamarı, arkadaşı, yoldaşı Nezir Çelik Iğdır´da hastanede yatarken, Asım´ın fenalaştığını ve hastaneye kaldırıldığı haberi veriliyor.
Nezir, eşi Refika, Rahime ablam, Tahir eniştem ve büyük abim Mehmet apar, topar Iğdır´dan İstanbul´a geçiş yapıyorlar. Yeğenim Atakan onları havaalanında alırken, Nezir hep Asım´ın durumunu sorar durur. İyidir dayım şu an yoğun bakımda, demekle yetiniyor..
Nezir araçtan inerken yüzümüze baktı, boynuma sarıldı, ağladıkça ağladı, iki saat kensidine gelemedi, çenesi kitlendi bir yudum su bile saatlerce kendisine içiremedik.
Sonra Fatma ablam Bursa´dan, Sabiha ablam Eskişehir´den, Ömer abim İzmir´den geldiler. Üç ablam kafa, kafaya verip Kürtçe ağıtlar yakmaya başladılar. Kürdü, Türkü, Lazı, Çerklezi onların dilinde anlamasalar bile, onlarda göz yaşlarına hakim olamadılar...
Sonra Rahmetli Kardeşim Asım Çelik´in cenazesinin kılınacağı Pendik merkez camisine gittik. Sağ olsunlar eş, dost, akraba, hemşerilerimiz camii avlusunu hınca hınç doldurmuştular. Cenaze namazı kılındı, dostlar bizimle beraber kardeşimin ebedi istiratgahına uğurlamak için bizimle beraber oldular?
PEKİ YA! ŞİMDİ NE OLACAK?
Yaptığını beğendin mi, erkenden bizi bırakıp gitmenin zamanımıydı?..
İkizin Nezir sensiz ne yapacak, kime takılıp, kim ile dertleşecek. Bu yalan dünya da sensiz ne yapacak?..
Sevgili kardeşim Asım, hep söylenip duruyormuşsun, telefonum her çaldığında yüreğim ağzıma geliyor, çünkü Fırat abim yalnız kalıyor, acaba başına bir şeymi geldi, diye korkuyorum. Bana bir şey olmadı kardeş, ama sana olanlar oldu..
Ah be kardeşim, ah. Sen bu köhne dünyanın neyini beğenmeyip te öte tarafa erkenden taşındın..?
Hani Nevin abla ile Nimet ablalara söz vermiştin. ?sizi en kısa zamanda yani akrabaları en kısa zamanda bir araya toplayacağım? demişdin. Nevin abla hıçkırarak ağladı. ?bizi bir araya toplayacağına söz vermişti, ama bizi bir araya böylemi toplayacaktı, yazık çok yazık?..
O eşsiz güzel yüzün, merhametin, iyilikseverliğin sayesinde eş, dost, akraba, hemşerilerimiz seni hiç yalınız bırakmadılar, son yolculuğuna kadar hep yanında oldular.
Sevgili kardeşim, hani ya! Hatırlarsan şu an komşusu olduğun Rahmetli anamız, biz çarşıya çıkarken, ana bir şey istiyormusun?, sorumuza verdiği cevap şuydu:
?Allah işinizi rast getirsin, başınız dik, anlınız açık, yüzünüz ak olsun? anamın dediği oldu. Sen başı dik, anlı açık, yüzün ak,Yüce Rabbimin huzuruna gittin, buna inanıyorum...
Buna inan kardeşim senin yokluğun cehennemin öbür adı olacak. Seni Senin yokluğuna zor alışırız be kardeşim.
Güle, güle sevgili kardeşim.
Bana da yanında yer ayır, yakındır sana geleceğim, seni yalınız bırakmak ne hacet. Kurban olduğum..
TEŞEKKÜR
Sevgili kardeşim Asım Çelik´in ani ölümünden dolayı, bizleri yalınız bırakmayarak, uzaktan gelen, yakında olan, bizim acımızı paylaşan, bizlere kol-kaanat geren, sevgili eş, dost, akraba, arkadaş, hemşerilerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Sağolun, var olun...