En büyük acılarla burada tanıştık.
Bu şehir vefanın yeri olarak bildik.
Sahiplendik, kucakladık, yükünü omuzladık yıllar yıldır.
Bilen biliyor bizi, anlatmaya gerek yok.
Bu şehrin birçok masalını bilirim.
Hikâyesini, acılarını da.
Varoşlardaki yoksulluluğudur en çok canımı acıtan.
Bu şehir kendisini unutmayanı unutmaz bildik hep.
Burada hep umut vardı.
Güneşin doğduğu diyardır çünkü burası.
Asidir suyu, toprağı, rüzgârı.
Bir kere alışan kopmaz.
Akıntıya karşı kürek çeksen bile kopamıyorsun.
Bazen ben de umutsuzluğa düşüyorum.
“Bu şehir için boşuna bunca çaba” dediğim de oluyor.
İçten içe bir yorgunluk hissedince en çok bu duyuları yaşıyorum.
Bulanık görüyorsun her şeyi o an.
Ama bir gecenin sonunda doğan güneşle yeni umutlar da beliriyor.
Yeni umutlara tekrar sarılıyorum.
Sonra yeniden hedeflerim ve amaçlarımın peşinde koşuyorum.
Ama gerçekten de son zamanlarda bu şehrin insanı daha çok yormaya başladığını ben de anladım.
Kendimi bu şehrin tek sahibi gibi görmüyorum.
Daha çok hamalı olarak görüyorum.
Ama sahibiyim deyip kendisinden başkasına faydası olmayanları gördükçe daha çok ve çok yoruluyor insan.
Ama yine de vazgeçmek zordur bu şehirden.