Yerel yönetim dendiğinde ilk akla gelen belediyelerdir. Daha doğrusu halk arasında yerel yönetimler daha çok belediyeler olarak biliniyor. Çünkü insanlar doğumundan ölümüne kadar hatta öldüğünde bile belediyelerden yardım ve hizmet görüyorlar.
Oysaki yerel idareler tanımı aynı zamanda Özel idareleri de kapsıyor. Nasıl ki belediyeler kent insanına hizmet vermekle yükümlü iseler, özel idareler de kırsal da yaşayan halka hizmet etmek için kurulmuşlardır. Fakat çoğu insan özel idarelerin yerel yönetim olduğunun farkında bile değiller. Çünkü özel idare belediyeler gibi çalışmadığı gibi halka hesap verme gibi bir sıkıntıları da yok.
Belediye ile özel idare arasındaki fark; belediyelerin sermayesinin %100’ü halktır. Özel idaredeki halkın temsil gücü ise % 49’larda. Devletin özel idare yönetimindeki payı ise %51. Dolayısıyla özel idarede halk azınlıkta, azınlıkta olduğu için de özel idareden yeterince hizmet alamıyor, hizmet alamadığı gibi, özel idarenin başı olan vali ve genel sekreterden hesap da soramıyor.
Onun için boşuna dememişler: ÖZEL İDARE GÖZEL İDARE.
Çünkü Özel idareler tamamen merkezi idarenin emrinde ve oradan alınan talimatlara göre hareket ediyorlar. Zaten özel idarenin başı olan Vali ve genel sekreter hükümet tarafından atanıyor. O nedenle Özel idareye yerel yönetim tanımlaması getirmek çok da uygun düşmüyor.
Öte yandan, özel idareler layıkıyla çalışmadıkları ya da asli görevlerini tam olarak yapmadıkları için kuruluş amaçları iyi bilinmiyor. Onun için de seçmenler adem-i merkeziyet için siyasileri pek zorlamıyor. Eğer Özel idare de belediyeler gibi halkın istekleri ve kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet gösterseydi, adem-i merkeziyete geçmek için seçmen baskısı daha çok olacaktı.
Baksanıza, 81 il içinde sondan birinci olan Ağrı’nın Özel idaresi tarafından alınan lüks binek araçlarına. Özel idare yöneticileri halkın oyları ile göreve gelmiş olsaydı bu savurganlık yapılamazdı. Daha doğrusu yöneticiler bu savurganlığı yapmaya cesaret edemezlerdi.
Çünkü seçimle iş başına gelen organlar halkın istemleri doğrultusunda hizmet etmek ve sonuçta da halka hesap vermek durumundadırlar. Aksi durumda bir sonraki seçimde alaşağı edilmeleri mümkündür.
Başta da belirttiğim gibi Özel idarelerin yönetimi tıpkı belediyeler gibi seçimle göreve gelseydi, yerel idareler daha çok önem kazanacaktı. Yerel idareler vatandaşı doğrudan ilgilendiren hizmetler sundukları için vatandaş daha fazla yerel yönetimlere sahip çıkacaktı.
ŞÖYLEKİ Özel idare görevini ihmal ettiği zaman kimsenin sesi bile çıkmıyor. Çünkü Özel idarenin yöneticileri seçimle gelmedikleri için kimse eleştiremiyor. Eleştirse de fazla ciddiye almazlar. Onlar devletin memurları, çalışsa da çalışmasa da onlar için fark etmez. Yeter ki amirleri ile iyi geçinsinler.
Bu sebeple yerel hizmetleri almada en çok mağdur olan kesim, Özel idarenin sorumluluğundaki kırsal kesimdir. Orada ne seçim var ne de demokrasi. Onun içindir ki yol, su gibi temel kamu hizmetleri köylerde en alt seviyede.
SONUÇ İTİBARİYLE: Genel sekreterin öyle bir derdi yok. Çalışsa da çalışmasa da onların makamlarına halel gelmez.
Zira bu görevliler için önemli olan halk değil iktidar partisidir. Bölge milletvekilleri ile iyi geçinip hükümete de şirin göründüler mi hizmet o kadar önemli değil…