BİR KAÇ KELAM YAZARKEN?

BİR KAÇ KELAM YAZARKEN?

Çünkü insanlarımız artık ne kitap okuyor nede, gazete okuyorlar.

Nesrin Erdoğmuş´un Kaleminden


Son sıralar kiminle bir yerler de karşılaştımsa, Nesrin bende çok güzel yazıyorum diye hemencecik sözlerine başlayıp devamını getiriyorlar. 

Ya güzel arkadaşlarım, dostlarım yazmak kadar insanı rahatlatan bir durum var mıdır bilmem?
Şahsıma beni çok rahatlatıyor.

Haaa bu arada okunuyor muyuz onu da bilmem?

Çünkü insanlarımız artık ne kitap okuyor nede, gazete okuyorlar.

Ama facebook da bir nevi az da olsa okunuyor diyorum.

O güzel yazan arkadaşlarıma da sesleniyorum.

Yazın yazın yazınızzzz.

Yüreğinizdeki her tür duygularınızı beyninizi boşaltarak yazınız. 

Ben yazmaya başladığımda ruhumu, yüreğimi, kalbimi tüm dürüstlüğümle kalemime dökmüştüm.

O geceler boyu uyuyamadığım saatlerde, kendimi kalemimle bütünleştirmiştim.

Ağladığımı belki kimsecikler görmese bile kitaplarımda köşe yazılarımda yayınladığım şiirlerimi, öykülerimi okuyucularım okuduğu zaman, benden ve kendilerinden bir parçanın var olduğunu hep bildiler.

Bu arada ruhum açıldı mı bilmem?

Ama ben yazmakla kendi mi aştım. 

Benliği mi aştım. 

Özgüveni mi kazandım.

Yeni yeni insanlar keşfettim. 

Coğrafyamdaki insanların dertlerine ortak oldum.

Kadınların bir nebze bile olsa dilleri olmaya çalıştım. 

Erkek okuyucularımın bacıları, ablaları bazende annesizliğin o öksüz ruh halleriyle anneleri oluverdim.

O kadar çok oğlum ve kızım dediğim gençleri bağrımda biriktirdim ki.

Hep yazdım. 

Kendi ruhumla çeşit çeşit insanların ruhlarına ortak olarak, onların o gerçek yaşanmış öykülerini yazdım. 
Bazen çocuklarıma yemek yapmayı unuttum.

Bazen ekmek peynir ve yumurtamızda var diyerek kanaat getirmeyi öğrettim.

Bazen sevdiğim en güzel dostumun acısında yan yana oldum, bazen de olamadım. 

Ama hep yazdım. 

Rahmetli annem bir televizyon programında Zülfü Livaneli´yi dinlemişti. Ve sonra bana anlatırken " O Zülfi vardı ya o kadar çok kitap yazmış ki. Sen ne yazmışsan heç.." aynen böyle beni beğenmediğini ifade etmişti.

Bende anneciğim o devasa bir yazar, kim onun gibi olabilir diyerek den Zülfü Livaneli´ ye olan hayranlığımı dile getirmiştim.

Ama hep yazdım. 

Hep yazacağım. 

Ruhum ve yüreğim yazılarım okunmasa bile, yazmanın o engin sularında hep coşacak ve serinleyecektir.
Ve şimdide yaptığım gibi yazan dostlarıma arkadaşlarıma güzel öğütler vereceğim.

Yazın dostlarım, yazın sevgili arkadaşlarım, yazın coğrafyamın o güzel gençleri, kadınları diyeceğim.
Lütfen duygularınızı, düşüncelerinizi kaleminizle bütünleştirin.

Yazmanın o eşsiz hazzını tadın ve çevrenizdekilere tattırın.

Hepinizin yüreğinden öpüyorum kalemlerinizi bir anneniz, ablanız ve bir kardesiniz olarak doğruya, güzele, acıya, neşeye, aşka, dostluğa ve sevgiye doğru yönelterek yazmanızı tüm kalbimle istiyorum.

Sevgimdesiniz ve bende sevginizde kalmak için çırpınıp duruyorum.

( NesriN)

ÖTE YANDAN

OKUNMA ORANI DÜŞERKEN

Yakın bulan Arkadaşlar soruyorlar Nesrin´cim okunma oranın düşmüş diye. 

Artık kafayı mı buluyorlar yoksa cidden yazdıklarımı mı bir nevi eleştiriyorlar inanın anlamış değilim.

Ama sayfamdan sorgusuz sualsiz 801 kişi çıkartTığımı bilmiyorlar. Söylemiyorum tabiî ki . Söyler miyim hiç?
Haaa bu arada bu sayfamdan çıkarttıklarıma gelince neden çıkarttınız diye sorarsanız?

Öyle beğeni yapmayanlar falan değildi. 

Sessiz sessiz bir tarafda izleyenler de değildi.

Neydi biliyor musunuz dostlar.

BoŞ beleş her gün bir yerlerden alınmış hazıra konma fotoğraflardı. 

Eften püfden paylaşımlardı.

Ona buna asılsız olarak yapılan saygısızlıklardı.

Sayfamı temizliyorum ama sessizce.

Artık yolda gördüklerim tanıdıklarım olacak.

Selamlaştıklarım olacak.

El sıkıştıklarım olacak.

Hatta çaylarını içebileceğim samimettekilerim olacak.

Az arkadaş, az beğeni olacak.

Artık az insan öz insan hayatımda olmalı.

Ama bu sessizce sildiğim 801 kişiden bazıları da yaşla kuru beraber misali yanlışlıkla sildiklerim oldu.
O yanlış sildiklerimden özür diliyor tekrar sayfama bekliyorum.

( NesriN)

 



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor