MURAT İZGİEY´E DAİR NE VARSA?!
FIRAT BEYAZIT ÇELİK YAZIYOR
Biz yediğimiz ekmeğe ihanet etmemiş, nankörlük yapmamışız. Kimden yana ne iyilik görmüş isek bunu kanımızı akıtıp, kalemimize mürekkep yapmış yazmışız.
Çünkü biz her kes ile dost, akraba olgumuzu pekinleştirmişiz. Gözümüz göklerde değil, başımız önümüzde hiç değil, Biz Halit´e Hese Purti´nin ve Şamil efendinin kızı Naime hanımın çocuklarıyız.
Biz haddimizi bilir, ailemizin o tertemiz ismini ve yüzünü karaya çıkartmayız.... Geçenlerde bana sosyal medya üzerinde bir tanışma yazısı geldi, soyadı olmadığında kabul buyurmadım.
Sağolsun annemin dayısı Zeki İzgiey´nin kızı Gülenay İzgiey´i tam bir akrabaları birbirine bağlayan bir dostluk elçisi gibidir.
Gülenay bana yazdı,"Murat abim sana yazmış cevap vermemişsin" hemen kabul buyurdum, çünkü Murat İzgiey abim benim için çok güzel ve dürüst bir varlıktır... Anlatacağım. Erzurum´da yaşıyordular, Murat abi zıpkın ve cesaretli bir yapıya sahipti, ben Erzurum´a her gidişimde onlara uğrardım, Allah uzun ömürler versin, Zeki dayı alıp beni götürüp Erzurum´da gezdirirdi, Zeki dayı biraz rahıtsızdı,"Murat Fırat´ı biraz gezdir, canı ne istiyorsa karşıla hemi oğlum"dedi." olur baba" dedi ve Murat abim beni yanına aldı biz Erzurum sokaklarına daldık...
Daha evden elli metre uzaklaşmadık ki, Murat abi arkadaşları ile karşılaştı. Ayak üstü muhabbetler saatlere dönüştü, sıkıldım, "abi birazdan otobüs kalkacak, ben geç kalıyorum". ,tamam, tamam ,dedi ama muhabbetinden vazgeçmedi. tekrar ikaz ettim, biraz sinirlenerek, "senin otobüsün kaçta kalkıyor?"dedi, abi saat on üçte, dedim. saatine baktı ve "eyvah yirmi dakika var" dedi ve beni apar topar otogara yetiştirdi. (Güya beni gezdirecekti) neyse ötesine dönelim.
Yine matbaanın kağıt kesme bıcağı körelenmişti, o bahane ile bende Erzurum´a bıçağı bilelemeye götürüyordum. Kara yollarında iniyordum, bir taksiye binip bıçağı bilelemeye bırakıyordum, ordanda Rahmetli Özgül yengemin görev yaptığı polikliniğe gider, onun elini öperdim, ardında polikliniğin yanındaki evlerine giderdim, Allah uzun ömürler versin, Zeki dayım gazetesini okur, beni görünce gazeteyi katlayıp, gözlüğünü gözünden çıkartıp, beni öper ve hal, hatır sormaya başlardı. Gülay çok aksiydi.
Defterini, kitabını kapar dışarı fırlardı. Tünay sakin ve ağır başlı davranıyordu ki, hala öyle. Gülenay her zaman ki, gibi güler yüzü ile oturur hal-hatır sorardı. (Zaten şu an bizlerin bir araya gelipte, bir birimizi yad ediyorsak bunda sağolsun sevgili Gülenay´ın büyük katkısı var.)
Bir ara yanlış bir hata yaptım, sevgili Tünay sağolsun beni uyardı, hatamdan geri çekti. Murat abim cesaretliydi, zıpkın gibi bir gençti. Sağolsun Doğubayazıt´a geldiğinde rahmetli annemi hiç ihmal etmez gelir görürdü.
Rahmetli Asım Aladağ ve Meliha yengem sürekli Doğubayazıt dışına seyahate giderlerdi. Rahmetli İlhan Aladağ (Mamaostem) Murat abiyi arardı, Murat Abi atlar Doğubayazıt´a gelirdi. Rahmetli annemden izin alırlardı, biz Rahmetli Asım Aladağ´ın evinde toplanırdık, Murat abim ile İlhan abimin gecenin bir saatine varıncaya kadar tatlı tartışmalarına tanık olurduk.
Ama ne var ki, tartışmanın konusu ne olursa olsun bir birilerine saygılıdıylar. Bir ara keyfi bir şekilde Erzurum´a gittim. Tekrar Zeki dayımın evine dadandım, Fırat her zaman olduğu gibi bahçede tek başına bir toplan oyalanıyordu. İçeri girdim, tam o sırada Gülay´ın elinde yine kitapları ve defterleri vardı, gayriihtiyarı sordum,"nereye?" sanane, dedi ve bastı gitti.
İzgiye ailesinin bizim üzerinde çok emeği vardır, hele rahmetli anneme yaptıklarını unutmak nankörlüktür. Zeki dayı ile sohbet ederken Murat abim kalkıp geldi, beni öptü, annemi ve Asım ile Nezir´in nasıl olduğunu sordu. "Herkes iyi abi selamları vardı" dedim.
Murat abim kahvaltı masasına otururken, Zeki dayım hazırlanmaya başladı, Murat abim, "Baba nereye?" diye sordu, "Fırat´ı biraz gezdireyim" deyince, Murat abim," baba o işi bana bırak, hem sen rahatsızsın kardeşimi ben gezdireceğim" diyince, kende kendime "ben hapı yuttum" dedim ve haklı çıktım.
Murat abim beni aldı biz dışarı çıktık, yine bir kaç hafızası bozuk Murat abimin yolunu kestiler saatlerce vaktini aldılar."Abi"dedim saatine baktı, "kusura bakma yine seni ihmal ettim" yine otogarın yolunu tuttuk. O zamanlar Eryılmaz´lara ait Dağlarağası otobüs firması vardı, onunla Erzurum´a gidip, geliyorduk.
Otogarın çayhanesinde oturuyorduk, o dönemin meşhur türkücülerinden Burhan Budak, Murat abiyi görünce, geldi ve yine uzun sohbet başladı, otobüsün muavini geldi beni çağırdı, on dakikadır seni bekliyoruz, haydi gidiyoruz. Kalktım ve otobüse binip Doğubayazıt´a doğru yol aldım, ama kendi, kendime bir karar verdim, bir daha Erzurum´a geldiğimde İzgiey´lere uğramıyacağım, dedim ama ne haddime annem çeşitli entrikalarla beni yola koyuyordu, Onlara oğramamam mümkün değildi.
Yine Murat abimle çarşıya çıktık, bir kaç hafızası bozuk Murat abimden fikir edindiler. Gülümsedim, abi ben gidiyorum, dedim. Bu sefer konumu kısa kesti ve yanıma geldi." ne oldu?" dedi, "abi bunların hiç birisinin kafası basmıyor, senin faydalı fikrinden yararlıyorlar, "dedim.
Göz kapaklarını saniyelerce kapattı, tebbesüm ile gözlerini açtı ve bana baktı, doğru söylüyorsun kardeşim, dedi ve beni bir lokantaya yemeğe götürdü. Ben yiyeceğim yemeği söyledim, o karnım tok, dedi yemek kendisine söylemedi. Bende yemeği yiyemedim, abi kalkalım, dedim. "yemeğini yesene" dedi, yok abi rahmetli babam aklıma geldi, yiyemem, dedim. "ne oldu ki,"diye sordu. yutkunarak cevap verdim. "abi babam köyden Doğubayazıt´a alış-verişe geldiğinde, bizi lokantaya yemeğe götürürdü, biz yemek yerken o yemezdi, "eeeee ne olmuş?, diye sordu, cevap verdim,"babam aynen şu cevabı verdi, senin annen, ablaların, abilerin kardeşlerin bu yemeği yiyiyorlarmı ki, bende yiyeyim.
"Murat abim salladığı tesbihini cebine koyup, gözleri doldu, "haydi kalk gidelim" dedi. Murat abim beni Erzurum´da gezdirmek için, kız arkadaşını bile tersledi, haaa, ciddi söylüyorum, Murat abimle evden çıktık,o dönemde Murat abimin konuştuğu bir kızcağız, Murat abim ile konuşmak istedi, Murat abim kıza aldırış etmeden, kardeşimi gezdireceğim, vaktim yok, sonra konuşalım, dedi ve yola devam etti. "Abi konuşsaydın niye kızcağızı tersledin, "dedim. "Benim için önemli olan sensin, onlar gelip, geçici" demeye kalmadan, bir kaç akılsız zibidi daha yolda dadandı, Murat abimi bilmezmiyim, yine boş muhabbet ve anlamsız tartışmalar.
Murat abime döndüm, dedim ki, canının canını yaktın, beni bahane ettin, hala aptallara akıl hocalığı yapıyorsun. Yine o güzel göz kapaklarını bu sefer dakikalarca kapattı, tebbesümü bir kenara attı, kederlerle gözlerini açtı, ve bana asilzade bir şekilde baktı, Nesime hala Allah gani, gani rahmet eylesin, üzerimizde çok emeği var, yüce Rabbim rahmet eylesin. İçeri girdiğimde sofrası hazırdı, kuş sütünü bile eksik etmezdi, yedirir, içirirdi, sonra bizi yola koyardı.
Çok kahrımızı çekti mekanı cennet olsun... Murat abim asiydi, asi olduğu kadarda asaletliydi. Korkusuz bir cengaver gibiydi. Uzun zaman oldu görüşmüyeli, sosyal medya üzerinde Gülenay´ın vastası ile bir araya geldik.
Azını yazdım, çoğunu unutmuş olabilirim, abim beni af etsin. Daha sonra Çağrı Gazetesinin sahibi, baş yazarı ve CHP Doğubayazıt ilçe başkanı Rahmetli Asım Aladağ sağlık sorunlarından dolayı, Doğubayazıt´ı terk etmek zorunda kaldı.
Bir süre Rahmetli İlhan Aladağ, Çağrı gazetesinin başında kaldı ve gazete kapatıldı, İlhan abide İstanbul´a geçti ve yerleşti.
Ondan sonra her birimiz bir tarafa dağıldık, Bir birimizi aramaktan zorlandık, kederli göz yaşlarımızı heybetli Ağrıdağı eteklerine savurduk.
Sosyal medya patlak verince yine bir birimizi bulup, hasret giderdik. Sevgili anam Murat abime Gülay, Tünay, Gülenay´ya hep kınalı kuzum, derdi.
Hafızmda kalan bunlar. Unuttuklarımı bağışlayın. Murat abim Doğubayazıt´a bir keresinde geldiğinde, ona bir seıko beş saat almış ve hediye etmiştim. Ensemde tuttu anlımda öptü, "kerata senmi benim abimsin, benmi senin abinim de bana hediye veriyorsun?" diyince, abi hediyenin büyüğü, küçüğü olmaz, dedim. "peki ben de sana bir şey almak isterim, ne istersin?" dedi." aman abi tek isteğim, Erzurum´da beni gezdirirken, faydalı fikirlerini boş insanlarla harcama yeter" dedim.
Kucakladı, yok, yok bir şey iste, "iyi, dedim rahmetli babam tesbihi çok severdi, bir tesbih alırsan hayatım boyunca saklarım." tamam, dedi ve ekledi, sana en alasında bir Oltu taşı tesbih özel olarak yaptıracağım. (İyide abi yıllar geçti, Oltu´da taşmı kalmadı, tesbih nerede???) (buda işin şakası) Murat abim merttir, cömerttir, o da babası gibi nandardır (ekmek verendir) yoksulun sofrasını boş bırakmamış, yiğitlik mertebesinde yerini almış, haklının yanında olup, haksızın karşısına hep dikilmiştir.....
Dedim ya! Gülay çok aksiydi, bazen konuşurken benim şivem bozuktu, Çağrı gazetesinde çalışıyordum, Türkçeyi yeni, yeni kavrıyordum. Kürtçeden, Türkçeye yeni geçiş yapıyordum, hep beni azarlardı, şu Türkçeni düzeltte gel benimle öyle konuş, derdi.
Rahmetli Özgül yengem ile Zeki dayım çocuklarına çok güzel bir eğitim vermiştiler, her şeyden önce terbiye, düzgün konuşmayı adabte etmiştiler.
Allah her kese can sağlığı versin.
İyi ki, varsınız, iyi ki, anamın kuzususunuz.....
Tekrar aramıza hoş geldin Murat İzgiey abim benim..