Tarih: 03.06.2013 09:23
Bir ağaç gibi tek ve hür...
Haber: SENNUR SEZER
Nâzım Hikmet, benim için her şeyden önce yaşamın her dönemi ve dönemeci için benzersiz güzellikte dizeler yazmış bir şairdir. Babıâli denilen yokuştaki basın emekçilerinin çelişkileri de ondan okunabilir:
?Ve ben şair musahhih
ve ben her gün
iki liraya
2.000 kötü satır okumaya
mecbur olan adam...?
(Yarıda Kalan Bir Bahar Yazısı)
Türkçenin konuşulduğu her iklimde Nâzım Hikmet?in dizelerinin güzelliğini kabul etmeyecek insan yoktur. Ancak onun dile ve şiir tekniğine verdiği emeği de hatırlamak gerekir.
Memet Fuat, Nâzım?ın Hamidiye Kruvazörü?ndeki bir gece nöbetini anlatmıştı. Nöbet tutarken, güvertede bütün gece, Yahya Kemal?in:
Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden
Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden
dizelerini tekrarlayarak yürümüş. Memet Fuat, gülümseyerek ?dayanılır şey mi? diye eklemişti.
Bu anıyı Nâzım?dan mı, Piraye?den mi dinlediğini soramadım. Belki de ara sıra söylediği (son günlerindeyse yazdığı) ?yazmadığım şeyi benim ağzımdan yazıp bana mal etmeyin? uyarısından korktuğum için. (Dinlediğim Nâzım öykücüklerinin çoğu yazılmadı, onun bana anlattığı biçimiyle yalnızca belleğimde kaldı). Nâzım?ın bütün nöbeti boyunca bu dizelerin istifiyle nasıl oynayabileceğini de düşündüm. Bu istif çözümlemesinin sonuçları değiştirilemez bir yapı kurmaktır. Nâzım?ın dizelerinde bu değiştirilemezlik vardır ama göze batmaz.
(Orhan Veli?nin
Şu şairler sevgililerden beter;
Nedir bu adamlardan çektiğim?
Olur mu böyle, bütün bir geceyi
Bir mısranın mahremiyetinde geçirmek?
dizelerini bu olay için yazdığını sanırım nedense. Oktay Rifat, Nâzım?la akraba olduğundan belki. )
Benim Nâzım?la ilgili bir başka hatırladığım olay ?Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk? şiiriyle ilgili. Seçkin aile kızlarından biri (belki de bir kadın yazar) Nâzım?ın
bu şiirindeki:
?EEEEEEEEEY...
kızım, annem, karım, kardeşim
sen
başında güneşler esen
altın gözlü çocuk,
altın gözlü çocuğum benim;
deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menekşe olsun
getiremedim
sana!
Ne haltedek,
dostların karnı açtı
kıydık menekşe parasına! ?
bölümüne itiraz etmiş:
?Aman Nâzım, amma büyütüyorsun. Kaç para ki bir demet menekşe beş kuruş mudur, nedir?? Nâzım gülümsemiş: ?Siz de dünyadan habersizsiniz. Beş kuruşa bir simit alınır ve koca bir adam doyar.?
Nâzım Hikmet?in şiirlerinde bir yaşam çözümlemesi vardır. Yaşadıklarını biraz alaycı bir tonla özetler ?Otobiyografi? şiirinde,
? (...)
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir?
Bunları söyleyen bir şairin sevdasını bir açlık krizi gibi anlatması iç acıtır:
?Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi?
Nâzım?ın anadilini halkı gibi konuşmayı sevişini yansıtan bir anıyı da anlatmam gerekir.
Fahri Erdinç?le Bugaristan?a geçmiş grup ağız alışkanlığıyla yineledikleri ?inşallah?, ?maşallah?, ?maazallah?, benzeri sözcükleri kullanmanın komünistlere yakışıp yakışmayacağını tartışıyorlarmış boyna. O sıra Nâzım Hikmet?in Sofya?ya geleceği haberi gelmiş. Tartışmayı Nâzım?a taşımaya karar vermişler. Nâzım biraz dinlemiş ve ellerini kaldırıp haykırmış,
?Bırakın böyle saçma tartışmaları Allah aşkına.?
Nâzım Hikmet?in şiiri sevdanın ve yurt özleminin sözcüklerden kurulu anıtlarıdır. Sonsuzluğa uğurlanan Güzin Dino da artık şu dizelerle anımsanacak:
....
Saint-Michel rıhtımından çıkar yola
Yüzer bacaların üstünde Dino?ların tavan arası
Burası ölümsüz dostlukların gemisi
(...)
Ve duvarda ?Ah?ın iki gözü iki çeşme
Ve Güzin ablam zeytin dalıdır
( ...)
Abidin dümeni Güneydoğuya kıvır
Varalım Emirgan?a
Bu günlerde Emirgan?da kıyıda bir görünüp bir kaybolacak Dinoların tavan arası:Ve Nâzım?ın Abidin?in, Güzin?in gölgeleri..
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —