Batı dünyasından örnek alınan demokratik kuruluşların en önemlisi belediyelerdir.
1923-1950 yılları arasında atanmış il valileri tarafından yürütülmüş ise de, çok partili siyasi hayatın başlaması ile birlikte (darbe dönemleri hariç) belediye yönetimleri halk tarafından seçilmişlerdir.
Onun içindir ki belediyeler, günümüzde halk için adeta vazgeçilmez bir kuruluş haline gelmişlerdir. Merkezi Yönetim, hizmet etmekte başarısız kaldıkça belediyeler, daha da önem kazanmış, sonuçta insanların nerede ise bütün sıkıntılarına çare olmuşlardır.
Dikkat edilirse merkezi yönetime bağlı devlet kuruluşlarının bireyler için fazla yararı yoktur. Bir başka ifade ile Ağrı’daki bir il müdürlüğünün olması ya da olmaması hemşerileri fazla alakadar etmiyor. Çünkü hem hizmet üretmiyorlar, hem de çoğu zaman yarardan çok sıkıntılara neden oluyorlar. Fakat belediyeler, somut faydalar sağladıklarından dolayı insanlar için su ve ekmek kadar gerekli duruma gelmişlerdir.
Belediye yönetimini bizatihi halk seçtiği için başkanlar, kesintisiz olarak halka hizmet etmek durumundadır. Hizmette her hangi bir kusur ortaya çıktığında ise, bir sonraki seçimde bu aksamaların hesabı sorulabiliyor. O sebeple görev başındaki başkanlar, iktidarlarını sürdürebilmek için azami gayret göstermek durumundadır. Aksi halde bir sonraki seçimde alaşağı olma riski her zaman mevcuttur.
Ancak atama ile gelen kamu görevlilerinin yeniden seçilememe gibi bir dertleri olmadığı için daha üst görevlere atanmalarında, başarıdan çok sadakat aranıyor. Yeter ki siyasilerin dümen suyuna gitsinler, yeter ki amirlerinin takdirini kazansınlar. Tabi ki vicdanen çalışan ve ellerinden ne gelirse yapmaya gayret eden kamu görevlileri de yok değildir.
Nitekim belediyelerin, insanlar için vazgeçilmez birer kuruluş haline geldiğini gören Avrupa Birliği, sonunda Özerklik Şartları adı altında bir takım kurallar kabul etmiş, bu kurallar bazı çekincelerle Türkiye tarafından da kabul görmüştür.
Buna göre yerel idareler, demokratik rejimin ana temelleri olarak kabul edilmiş ve bu idarelere bazı yetkiler tanınmıştır. Üye devletler tarafından kabul edilen özerk yerel yönetim kavramı ile belediyelere, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümü kendi sorumluluklarına bırakılarak, yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı verilmiştir.
Ancak günümüz belediyelerine bakıldığında bırakınız özerkliği, belediyeler vali ve kaymakamlara bağlı birer müdürlük şeklinde faaliyet gösteriyorlar. Böyle olunca da belediye seçimlerinin gereksizliği bile akla geliyor. Öyle ya seçeceğin kişiyi vali ya da kaymakamın emrine vereceksen o zaman belediyenin başına bir müdür tayın et, belediye hizmetleri onun tarafından yapılsın.
Öte yandan, Türkiye’de, yerel idarelerde “özerklik” anlayışı da tam olarak anlaşılmış değildir. Sanılıyor ki özerklik olunca o bölge tamamen merkezden bağımsız olacaktır. Oysaki özerklik tamamen hizmet amaçlıdır, hizmetler de merkezden gelen talimatlarla değil, yerel halkın ihtiyaçları doğrultusunda yapılıyor.
Eğer, mevcut şekliyle devam edecekse yerel idarelere demokrasi de gelmez, belediyeler merkezin vesayetinden de kurtulmazlar.
Bu itibarla seçimle göreve gelen Belediye Başkanı, aynı zamanda ilin ya da ilçenin en büyük yöneticisi unvanını almalı, milletvekilleri gibi dokunulmazlığı olmalı ve merkezi yönetimden bağımsız olarak yerel halkın ihtiyaçları doğrultusunda kararlar alabilmelidir.
Yok, eğer belediye başkanları ilahi valiye bağlı kalacaksa o zaman valiler de seçimle göreve gelmelidir.
9631,38%0,85
34,58% 0,12
36,17% 0,48
2969,24% -1,19
5031,94% 0,00
Ağrı
25.11.2024