Tarih: 24.09.2015 12:24
Basının baskı altında olduğu ülkede seçmenin seçme hakkı özgürlüğünden söz edilemez...
Demokrasinin, herkesin bildiği, genel bir tanımı var: Halkın, halk için, halk tarafından yönetimi.
Bu tanımdan hareketle, egemenliğin halka ya da millete ait olduğu kabul edilir.
Günümüzün dünyasında, egemenliğin sahibi milletse, tanımı gereği, milletin, millet için, millet tarafından yönetilmesi mümkün değildir. Yönetimin, milletin temsilcileri eliyle yürütülmesi gerekir.
Egemenliğin sahibi halk ise, doğrudan demokrasi uygulanarak kararların alınması gerekir. Ancak, bugünün dünyasında, ülkelerin nüfusunun fazlalığı, doğrudan demokrasi uygulamasını olanaksız kılar. Bazı doğrudan demokrasi mekanizmaları kullanılsa da, temsili demokrasinin kurumlarına başvurmak, halk egemenliği ilkesinin kabulü halinde de zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
O halde seçim kaçınılmazdır.
Seçim kaçınılmaz olunca, seçim sisteminin demokratik ve adil olması da kaçınılmaz olacaktır.
Seçim olacaksa, seçeneklerin olması gerekir. Bu, çoğulcu bir siyasal parti sistemini zorunlu kılar. Çok partili sistem zorunluysa, siyasal partilerin hakları ve bu hakların güvenceleri demokratik bir düzende önem kazanır.
Çoğulcu siyasal parti sistemi kabul edildiğinde, bunun doğal sonucu olarak, siyasal partilerin eşit şartlarda yarışması için uygun bir sistemin de kabulü gerekir. Eşit şartlarda yarışma, % 10 gibi bir barajın varlığını kabul etmeyi imkansız kılar.
Çok partili bir sistemde seçimler kaçınılmaz olduğuna göre, siyasal partilerin kendilerini özgürce ifade edebilmeleri, seçmenin/halkın da bilgi edinme ve öğrenme özgürlüklerinin yanında karşı görüşlerini ifade edebilme, örgütlenebilme ve gösteri yapabilme haklarına sahip olmaları gerekir. Bütün bunların olabilmesi için, özgür bir basının varlığı kaçınılmazdır.
Özgür basının varlığı iki açıdan son derece önemlidir.
Birincisi, basının özgürce haber yayma ve yorum yapma hakkı, bir insan hakkı olarak önem taşır. İfade özgürlüğünün doğal gereği, basının da özgürce ifade özgürlüğünün kabul edilmesidir. Siyasal iktidarın hoşlanmadığı, rahatsız olduğu, hatta şoke olduğu haberlerin yayılması ve yorumların yapılması, ifade özgürlüğünün gereği olarak hukukun koruması altında olmalıdır.
İkincisi, seçmenin seçme özgürlüğünü kullanabilmesi, doğru bilgi alma hakkını kullanabilmesine bağlıdır. Seçmenin bilgiye ulaşabilmesi, özgür basının, baskı altında kalmadan haberleri aktarabilmesine bağlıdır.
Basının şu ya da bu şekilde baskı altında olduğu bir ülkede halkın bilgi edinme hakkını kullanabilmesinden de, seçmenin seçme hakkını özgürce kullanabilmesinden de söz edilemez.
Seçimlerde, halkın tercihlerini, siyasal partiler hakkındaki kanaatlerini, eleştirirlerini, destek ya da muhalefetini barışçı yollardan ifade etme hakkı elbette vardır. Bu hakkını toplantı ve gösterilerle kullanabilmesi, seçimlerin demokratik bir biçimde yapıldığının temel göstergelerinden birisi olacaktır.
İktidarın yapması gereken, muhalif ya da muvafık gösterileri zor kullanarak engellemek değil, bu tür barışçı gösterileri yapanları koruma altına alacak önlemleri almaktır.
Seçimlerin demokratik biçimde yapılabilmesinden bahsedebilmek için, seçim harcamalarında da siyasal partiler arasında bir dengenin kurulması kaçınılmazdır. Bunun için seçim harcamalarına sınır getirilmesi ve harcamaların bağımsız ve tarafsız kurullarca denetlenmesi gerekecektir.
Seçimler sonucunda oluşacak parlamentonun demokratik bir biçimde oluşup oluşmadığı, çalışma usullerinin demokratikliği, muhalefetin haklarının güvence altına alınmış olup olmaması, parlamentonun yürütme üzerindeki denetimini gerçekleştirip gerçekleştirememesi gibi hususlar da sistemin demokratikliğinde belirleyici olacaktır.
Parlamentonun oluşumunu sağlayacak seçimde doğal olarak siyasal partiler yarışır. Bu yarışa tarafsız olması gereken kurum ve kişilerin şu ya da bu siyasal partinin yanında tavır alması, yarışa katılması demokratik bir sistemde kabul edilemez.
Öte yandan, yürütme organının yürütme yetkisine hakimiyeti (vesayet sorunu), yasama-yürütme arasındaki ilişkiler, yetkilerin merkezileştirilmesi ya da ademi merkezileştirilmesi gibi hususlar da demokratik sistemle yakından ilgilidir. Yönetimde şeffaflık, yolsuzlukla mücadele de demokrasi anlayışının gereğidir.
Demokratikleşmeye ilişkin tüm bu kurum ve kuralların ise hukukun teminatı altına alınması ve tarafsız ve bağımsız bir yargı kuvvetinin oluşturulması da demokratikleşme kavramı içinde değerlendirilmesi gereken hususlardır.
1 Kasım seçimlerine giderken, seçmen, haklarına ve oyuna sahip çıkmak istiyorsa, siyasal partileri yukarıda sayılan unsurlar bakımından değerlendirmeli ve oyunu ona göre vermelidir.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —