Tarih: 23.03.2015 09:07

BARAJDA SON DURUM

Facebook Twitter Linked-in

Mehmet Koç Yazıyor

HDP'nin, parti amblemi ile 7 Haziran seçimlerine girmeye karar vermiş olması siyasi çevrelerde tartışılmaya devam ediyor. Hem iktidar hem muhalefet çevreleri, yüksek sesle HDP Barajı aşamaz diyorlar.

CHP ve MHP, barajı geçemez iddiaları dışında HDP'nin, parti olarak seçimlere girmeye karar vermesini, AKP ‘nin, anayasayı değiştirecek oranda milletvekilliği kazanmaya yönelik bir anlaşma olduğunu da ilave ediyorlar.

Kürt siyaseti cenahından yapılan açıklamalarda ise; parti olarak seçimlere katılmaları tamamen kendi iradeleri ile verilmiş bir karar olduğu ifade ediliyor.  Partilerinin % 10 barajını rahatlıkla aşacağına inanıyorlar ve seçim barajını aşmaları halinde, bu, Kürt siyasi hareketine güç, meşruiyet ve özgüven getirecektir” düşüncesini paylaşıyorlar.

Diğer yandan bir kısım siyasi çevreler ve bazı araştırma şirketleri de HDP'nin bu öngörülerini doğruluyor. Öyle görünüyor ki parti yetkilileri yumuşak bir barış dili kullanırsa ve seçim dönemi boyunca her kafadan bir ses çıkmazsa, baraj engeli rahatlıkla aşılır. 

Nitekim aday adaylığı için başvuran bazı kişiler nazara alındığında HDP'nin, Türkiye'yi topyekûn yönetmeye hazırlandığı da anlaşılıyor. Çünkü %10 engeline rağmen, parti olarak seçimlere girme riskine katlanmak, Türkiye'nin batı illerinde Demokrasi, İnsan hakları ve Hukuk Devletini tesis etmeye yönelik bir çaba olarak algılanıyor.

Yoksa birilerinin yaftalamaya çalıştığı gibi Kürtlere özerklik, ülkeye diktatörlük” iddiaları parti yetkilileri tarafından kabul edilmediği gibi, bu gibi yakıştırmaların provokasyona yönelik basit birer siyasi oyun olduğu dile getiriliyor.

Dikkat edilirse Hükümet ile birlikte açıklanan 10 maddelik barış paketinin tamamının demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere vurgu yapması HDP'nin, Kürtler gibi diğer bütün etnik gruplar için de çabaladığının bir ifadesidir.

Öte yandan HDP Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, geçtiğimiz günlerde başkanlık konusunda yaptığı açıklamalar da gösteriyor ki AKP ile HDP'nin bir anlaşma içinde olmadıkları, her iki partinin kıran kırana bir mücadele içinde oldukları anlaşılıyor.

Erdoğan, Kürt sorunu yoktur” diyor, Demirtaş'da, meydanlarda Erdoğan'ı Başkan yaptırmayız diye haykırıyor. Bütün bu sert açıklamalara rağmen yine de her iki partinin zımni bir anlaşma içinde olduklarını söylemek ve bunu bir danışıklı dövüş olarak takdim etmek yanlıştır.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, durup dururken Kürt Sorunu yoktur” demesi de öylesine ayaküstü ifade edilmiş bir söz olmayıp, çok düşünülerek yapılan siyasi bir çıkıştır. Çünkü HDP'nin barajı aşabileceği yolunda çok ciddi emareler mevcuttur ve Cumhurbaşkanı bunu görüyor.

Aynı şekilde MHP'nin oylarında da kayda değer oranlarda bir artış olduğu ifade ediliyor. MHP ile BBP, seçim ittifakı içinde olduklarından dolayı Cumhurbaşkanı, Kürt Sorunu yoktur” diyerek HDP'yi, sadece Kürt oyları ile baş başa bırakmak istemiş, bu milliyetçi söylem ile de MHP oylarının bir kısmını AKP'ye yönlendirmeyi amaçlamış olabilir.

Kabul etmek gerekir ki l980'ler,1990'larda olduğu gibi bir Kürt sorunundan söz etmek tabi ki haksızlık olur. Ancak yapılan bir takım reformlar da beklentileri karşılamaya yetmemiştir.

Kürtçe TV açılması, bazı üniversitelerde yaşayan diller adıyla eğitim verilmesi, Kürtçe propaganda serbestisi, gazete ve kitap yayını gibi, eğer Anadilde Eğitim meselesi de kabul görmüş olsaydı o zaman Kürt Sorunu yoktur denilebilirdi.

Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanı, Kürt Sorununa siyasal veya kültürel olarak bakmamakta meseleyi daha çok bireysel hak ve özgürlükler” çerçevesinde değerlenmektedir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —