ASIM KARDEŞ ÖYLE ARKANA BAKMADAN GİTTİN…

ASIM KARDEŞ ÖYLE ARKANA BAKMADAN GİTTİN…

FIRAT BEYAZIT ÇELİK

          Sevgili kardeşim, gözümün nuru, bedenimin yarısı, vücudumun ayrılmaz parçası, bırayımını heja, aramızdan ayrılıp gideli tam dört yıl oldu…

       Şu Mart ayı dört yıldan beridir, bizlere dert ayı oldu. Mart ayı kimine göre özgürlüğün meşalesini yakan, Kawa’nın halkına yaktığı ateşin özgürlük günüdür, yani Newruz bayramı, kimine göre Newruz’un gelişi baharın geliş bayramı ama, ne var ki, mart ayı bizim için tam bir dert ayı oldu.

            Öyle arkana bakmadan gitmek senin için çok mu kolay oldu bilmem? Bize bıraktığın o dürüst, dik başlılık, yardımseverliğin, her kese aşıladığın merhametin ve iyi niyetin ve de gözümüzün önünde solmayan gülüşün.

              Her yastığa başımı koyup yattığımda, rüyalarda görüyorum, gülüşünle bana doğru geldiğini, hiç rüyada uyanmak istemiyorum, hep sana sarılıp uzunnn ve uzanınca sarılıp, sohbet etmek istiyorum ama nafile, rüya işte, bir seni bize getirir, bir götürür, ama bu bir gerçek sen  artık yoksun, yani bizim ile değilsin, hakka yürüdün mekanın cennet olsun.

            Sevgili kardeşim, ASIM biraz sana diyeceklerim var, kabullenmesi zor olsa da, dertleşmek istiyorum, tıpki yanımdasın gibi, tıpki karşımda durup gülerek dinlediğin gibi, tıpki sol yanıma dayanıp yıkılmama izin vermediğin gibi. Yok, yok öyle bağırıp-çağırmıyacağım, sessiz ve derinden fısıldıyarak, yaramı kanatıp tuz basarak anlatacağım, kör olası gözlerim nasılda yağmur gibi aşağıya doğru yol alıp gidiyor, bırakmıyor ki, sana anlatacaklarımı anlatayım.

              Bırayı delal, Seni unutmak basiretsizlerin işi, seni yadetmemek yüreksizlerin işi, Mehmet abim derinden, derine senin için sevdiğin Kürtçe ağıtlar yakmaya devam ediyor, Fatma ablam Allaha havele yaşıyor, Sabiha ablam sana kavuşma telaşı ile çırpınıp duruyor, Rahime ablam bir oyana, bir buyana serseri mayın gibi dolanıp duruyor, Mavlüt abim cesaretine cesaret katıp, ağlamamaya çalışıyor, ama bedeni sensizliğine dayanamıyor, Ömer abim sessiz,sessiz içim, içim inliyor, hel, hele senin ikizin, bedeninin yarısı, Bezo dediğin Nezir’e ne demeli? Yaşıyormu, yaşamıyormu cabası. Beraber gittiğiniz her yeri karış, karış adımlıyor, her özleyeşinde resimlerinin altına maniler ekleyip, kendisini avutmaya çalışıyor. Dahası var kardeşim, dahası var.  Sıkılmadan, usanmadan anlatacağım.

Beraber büyüdüğümüz topraklar, koyun otardığımız yeşillikler, havasına, suyuyuna doyamadığımız yaylalar, birer, birer yok olup gittiler. Hani ya! Hatırlarmısın? Rahmetli babam biz yaylaya çıktığımızda, mola verip bir hafta kaldığımız Balık gölünde bizlere o muazzam alabalıktan yedirirdi, işte o alabalıklarıda gölden yok ettiler, Haylazın biri, insanlıktan nasibini almamış bir mülki amiri Taşlıçay’atanmış, hıncını alamayıp, balık gölüne sazan balığı attırıp, alabalıkların yok olmasına neden olmuş ve biz artık o alabalıktanda faydalanamıyoruz.

      Demem o dur ki, kardeşim, senin ani gidişin bizim için hiçte kolay olmadı, yokluğunun acısı ile tutuşup yanıp kavruluyoruz.

        Evet dört yıl oldu, koca dört yıl oldu sen gideli. Mekanın cennet olsun. Rahat uyu, Ehmede Xanı komşun olsun. Seni hasretlen anıyor, sevgi ve saygı ile kucaklıyoruz.

           Bıra, Bıra te me xıste naw agıra...



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor