Ercan Salman yazıyor
Sevgili dostlar, epeydir geciken bugün ki yazımızda rabbimiz nasip ederse Aşere-i Mübaşşere'nin bir başka gönül halkası olan Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah'tan bahsetmeye çalışacağız.
Niyetimiz ve kalemimizin yüce rahman karşısında yanlışlığa düşmemesi en büyük niyetimizdir. Kardeşlerim, Malumunuz üzere bugün birçok noktada bizlere örnek olan şahsiyetlerden biri de şüphesiz Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah'tır. Kendileri 583 yılında Medine'de tüccar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Babasının adı Abdullah, annesinin adı ise, Ümm-i Ğanem Ümeyye bint-i Câbir'dir. Ailesi Kureyş'e bağlı Beni Haris kabilesine mensuptu. İslam'dan önceki yaşamında Kureyş'te saygı değer bir kişiydi. Araplar arasındaki nadir okuma-yazma bilenlerden biriydi.
Asıl adı ise Amir b. Abdullah b. el-Cerrah'tır. Cerrah ismi dedesinin adıdır. Nesebi (soyu), Rasûlullah(sav)'ın nesebiyle dedelerinden Fihr'de birleşir. Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah, Hz. Ebû Bekir(ra)'in dâvetiyle Resûlullah(sav)'a giderek Müslüman olmuştur. Müslüman olduğunda yirmi yedi yaşında idi. Babası Resulullahın en azılı düşmanı idi.
Ubeyde Müslüman olunca babası tarafından hanımıyla birlikte evden kovulmuştur. Rasûlullah(sav), Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, en şiddetlisi Ömer, en hayalisi Osman en helâl ve harami bileni, Muaz b. Cebel, ferâizi en iyi bilen Zeyd b. Sâbit, en düzgün Kur'ân okuyani Übeyy b. Ka'b, en emîni Ebû Ubeyde'dir buyurmuştur.
Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah, peygamber efendimiz Hazreti Muhammed(sav)'in yaptığı bütün gazalara katılmıştır. Bedir Savaşı'nda müşrikler safında yer alan babasını fark edince, onunla karşılaşmamaya oldukça özen göstermiş, fakat babasının ısrarla kendisini takip edip öldürmek istemesi karşısında, zor durumda kalarak istemediği halde onu öldürmüştür.
Ancak burada önemli bir not düşmemizde fayda görmekteyiz.
***Bir insanın iman uğrunda yeri geldiğinde, babasını bile öldürmekten çekinmemesi, aslında yadırganacak bir olay değildir. Fakat bunu, çoğu şeyi maddede değerlendiren, iman ve maneviyattan oldukça uzak yaşayan günümüz nesillerinin idrak ettirmesi zordur.***
Hatta şöyle bir açıklamayı da gerekli görüyoruz. Ey kardeşlerim sizler de dikkat ettiyseniz, yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de mealen şöyle denilmektedir. Allahü teâlâya ve kıyâmet gününe îmân edenler, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmezler.
O kâfirler ve münafıklar, Müminlerin anaları, babaları, oğulları, kardeşleri ve başka yakınları olsa da, bunları sevmezler. Böyle olan mü'minleri Cennete, koyacağım.(Mücâdele sûresi 22 ayet.) Hazreti Muhammed(sav) Uhud'un eteklerine doğru çekildiği esnada, O'nu korumak için etrafında halka teşkil eden, on dört cesur sahabi arasında Ebu Ubeyde (ra)'de vardır.
Bu savaşta Rasûlullah(s.a.s)'in yüzüne batan miğfer parçalarını dişleriyle çekerken ön dişleri kırılmıştır. Heyhat biçare yüreğim! Gör bak, sahabe ikramın rasûlullah (s.a.s)'a duyduğu o muhabbetti, o aşkı, yazıklar olsun sana ey kör nefsim.
Evet, kardeşlerim, dilerseniz biraz da Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah'ın fiziksel yönünü ele alalım. Kendileri hakkında birçok kaynağa esasen uzun boylu, zayıf, hafif sakallı, dişleri seyrek kesici dişleri düşmüş, güzel yüzlü, züht (Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp, buyurduklarını yerine getirme, kendini aşırı derecede dine verme),ve takva sahibi, cesur, adaletle hükmeden, itaatkâr, zeki, uysal, uyumlu, merhametli idi. Peygamber Efendimiz (sas)`in "ümmetin emini" buyurduğu, Hz. Ömer`in "Yaşıyor olsaydı, halife tayin ederdim." dediği bu kutlu, Aşere-i Mübeşşere`den biridir. Takdim edilen makamları bile elinin tersiyle itebilen bir insandı. Hz Aişe'nin ifadesiyle, ashab arasında Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer'den sonra Rasûlullah(s.a.s)'in'en çok sevdiği kişi Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah'tır.
Yine baktığımızda Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah'ın Bisan, Taberiye, Baalbek, Humus, Hama, Seyre, Maarra, Lazkiye, Antarius, Banyas, Selemiye, Halep, Antakya, Menbic, Delul fetihlerinde bulunduğunu görmekteyiz. 634 yılında, Humus'ta Roma İmparatoru Heraklius'un muazzam ordusuna karşı Ebû Ubeyde, Yezid b. Ebî Süfyan, Surahbil, Amr b. el-Âs ve Halid b. Velid gibi kumandanların orduları birleşerek Ecnâdin'de savaştılar. Müslümanlar üç bin şehit vererek burayı fethettiler. Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah, Hz. Ömer(ra)'in emriyle Humus'a yerleşti.
Yermük savaşında Müslümanlar inançlarıyla dev gibi Roma ordusunu korkunç bir yenilgiye uğrattı. Habat (ağaç yaprağı) gazvesinde emrindeki 310 sahabeyle birlikte günlerce aç kalmışlar, ağaç kabuğu yiyerek açlıklarını gidermeye çalışmışlardır. Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrah, mal ve mülke rağbet etmeyerek sade bir hayat sürdü. Bir gün, Resulullah (sav)'ın ardında namazını eda edip sohbetine katılmadan koşa koşa evine gitmesi Peygamberimiz(sav)'in dikkatinden kaçmamıştı. Yolda karşılaştığı Ebu Ubeyde'ye (ra) sorar; Ya Ubeyde niçin sohbetimizde bulunmuyorsun namaz biter bitmez gidiyorsun? Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulu(sav) giyecek bir tek entarim var hanımımın giyecek bir şeyi yok entarimi çıkarıp ona veriyorum oda namazlarını eda edebiliyor sebebi budur. Bu sözler üzerine iki cihan serveri Efendimiz(sav) gözyaşlarını tutamadı.
Sabret Allah yakında sizleri mükâfatlandıracaktır deyip ona entarilerinden birini hediye etmiştir. . Hz. Ebu Ubeyde, fethettiği Şam ve civarının tanzim ve idaresiyle meşgul olurken, veba hastalığına yakalanmış ve şehit olmuştur. Tarihe "Amvas vebası" diye geçen bu elim olayda, Ebu Ubeyde`nin yanı sıra, daha yüzlerce sahabînin vefat ettiği bilinen bir gerçektir. Hz. Ömer, o bölgede veba çıktığını duyunca Ebu Ubeyde`ye bir mektup yazmış ve "Bu mektubu alınca hemen Medine`ye gel. Seninle görüşmek istediğim bir mesele var." demişti. Halifenin maksadını anlayan Ebu Ubeyde, `Arkadaşlarımdan ayrılamam.` diyerek bu isteğe icabet etmemişti.
Vefatı öncesinde Medine`den bu bölgeye kadar gelen Halife, Ebu Ubeyde`yi bölgeden çıkması için ikna etmeye çalışmış fakat başarılı olamamıştır. Bir karşılama esnasında hem bölge valisi, hem de Suriye bölgesi topraklarının fethini gerçekleştirmiş İslâm ordularının başkumandanı olan Ebu Ubeyde`nin çadırına giren Hz. Ömer, çadırda kılıç, kalkan ve mızraktan başka bir şey göremeyince, ona niçin evde kullanılabilecek eşyalar almadığını sormuş, Ebu Ubeyde de, "Ey Müminlerin Emiri! Onlar rahat ve rehavetimizi, dünyaya bağlılığımızı artırır." diye cevap vermiştir. Allah'a hesap vermekten o kadar çok korkardı ki Bir koç olmayı, sahibim tarafından kesilip etimin yenilmesini, suyumdan da çorba yapılmasını ne kadar isterdim demiştir.
Ebû Ubeyde(ra), Rasûlullah(sav) ile devamlı birlikte olduğu halde ondan on dört hadis rivayet etmistir, Sünneti yaşamaya daha ziyade önem vermiş, sünneti anlatmayı ise başka sahabelere bırakmıştır. Yermuk savaşında önüne konulan soğuk su ve taze ekmek olan sofrayı askerlerimde soğuk su ve taze ekmek yemiyor ben nasıl yerim deyip kaldırtmış, kızgın kumun üzerine oturup askerin yediği sıcak suyu ve kuru ekmeği yemiştir.
İşte görüyor musun ey bedbaht nefsim, sen halen için için kendi halinle ne diye övünürsün? Allah Resulu(sav)'ne biat ettiği günden itibaren kendisine tevdi edilen emaneti hakkıyla ifa etmiş bunu için gece gündüz çalışmış, Allah'ın rızası yolundan onu hiçbir güç döndürememiştir. Anadolu'nun ilk camisi Antakya'da yapılan Habib-i Neccar camisidir. Bu cami, Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından 636 yılında inşa edilmiştir. Müslümanlık Anadolu'ya buradan yayılmaya başlamıştır.
Hz. Ömer`in oğlu Abdullah`ın şu ifadesiyle yazımızın sonuna doğru gelelim.: "Kureyş ricali içinde üç kişi vardır ki, yüzleri yüzlerin en güzeli, zekâları zekâların en keskini, kalpleri de kalplerin en metinidir. Bunlar, Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman b. Affan ve Hz. Ebu Ubeyde b. Cerrah`tır." (İbn Asakir). 638 yılında elli sekiz yaşında iken seferde vebadan şehit olarak' vefat etmiştir.
Cenaze namazını savaş alanında, yerine vekil olarak bıraktığı, Hz. Muaz b. Cebel kıldırmıştır. Şerefli bedeni Ürdün'ün Beysin bölgesinde, kendi adıyla anılan köyde bulunmaktadır. Vefatında hanesinde ancak silah, bir koyun postu ve bir su testisi bulunmuştur. İşte böyle idi Hz Ebu Ubeyde Bin Cerrah'ın o güzide hayatı. Bizler dilimiz döndükçe önce kendi nefsimize sonra ise siz değerli gönül dostlarımıza anlatmaya çalıştık. Rabbim bizleri dergâhından ayırmayıp, bizleri onun şefaatini nasip etsin. Âmin.
Selam ve dua ile Kaynaklar: 1-Hayatüs sahabe 2) Çetin KILIÇ'ın yazısı 3) Herkese Lâzım Olan İmân adlı kitap 4) Nur. Net adlı internet sayfası
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55
Ağrı
22.11.2024