Daha önceki yazılarımda, işi ehline vermenin kıymetinden bahsetmiştim. Son zamanlarda sürekli başkalarını eleştiren grupların, kendilerine yetki geçtiğinde, eleştiri yaptıkları adam kayırmaca, kendi yakınını yetkili yerlere atamalar konusunda daha pervasız olmalarını izliyoruz. Savunma refleksi olarak birbirlerini ne ,sen daha fazla kayırma yaptın gibi sözler ile ne kadar rezil bir durumda olduklarından bi haberler. Bizim düşüncemiz ,yetkili makamda kim olursa olsun liyakatli olanın atanmasıdır.
“Daha ehil ve liyakatlisi varken, kendi adamını tayin eden, Allah’a ve O’nun resulüne ve tüm Müslümanlara ihanet etmiştir.” Hz. Muhammed (Kenz, 3/192; Beyhakî, 2/127) sözlerini kendimize rehber olarak görüyoruz.
Yeryüzünde adaleti tesis etmekle yükümlüyüz”
“Adalet, İslam dünyasında en önemli ilkedir. Adalet, ihsan, Allah sevgisi ve Allah korkusu… Onun için Cuma günleri bizim hatiplerimiz hutbeyi şu ayet ile bitirirler;
İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagy(bagyi), yeizukum leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (en-Nahl, 16/90)
Burada adalet önemli bir yer teşkil eder. Bir toplum, adaleti tesis edemezse uzun vadeli devam edemez.
Onun için bizim kitaplarımızda yine şöyle bir rivayet hep nakledilir: Allah zalim bir devletin, kâfir de olsa devamını sağlar; ama zalim bir devletin o devleti yönetenler Müslüman da olsa devamını sağlamaz. Böyle önemli bir özelliktir adalet.
Biz de kendimize bu suali sormalıyız. Ben adil miyim, işimde adaletli miyim, kamu görevi görüyorsam, hakimsem ümmetin herhangi bir kızı Fatıma ile kendi kızım Fatıma arasında fark gözetiyor muyum? Evladım Abdullah ile ümmetin herhangi bir evladı Abdullah arasında fark gözetiyor muyum? Bu prensibi hepimizin içselleştirmesi lazım.”
Şimdi yaşadığımız ortamın durumu,
Allah'ın öğütlerini her cuma biz dinliyoruz gerekeni neden yapmıyoruz yada yapamıyoruz diye kendime sorup duruyorum pek bir yere ulaştığımı da söyleyemem.
Kuran ayetleri Türkçeye, Kürtçeye göre tersten okunuyor diye , biz dinlediğimizin ayetlerin tersini mi yapıyoruz?
Dinlediğimiz ayeti kerimeleri sadece dinlemeyi mi kendimize görev edinmişiz? ,hayatımızda uygulamayı, yaptığımız işlere uygulamayı bilinç altımızda günah mı görüyoruz?
Bazen ayetlerden, hadislerden örnek vererek kendimizi savunmak farz, yaptığımız işin yanlış olduğunu belirten ayetler, hadislerin varlığından habersiz gibi davranmak ne oluyor bilemedim.
Şimdi sayın kardeşlerim gerçekten şöyle bir bakıyorsunuz.
Dinimizin, adalette ne kadar önem verdiğini ortadayken İslam coğrafyasında ki adalet istiyoruz isyanını ne ile açıklamak lazım bilemedim. Bakınız İslam ülkelerinde kan gözyaşı eksik olmuyor, ülkemiz Türkiye de adalet noktasında ne noktadayız şöyle bir düşününce ve yapılan adaletsizliklere menfaati için sessiz kalanları, destek çıkanları görünce birde bunu yapanların dindar, sofi, anlı secdeye değen ,iyi bir Müslüman diye geçinenler olduğunda ,geçim kaynağını din sömürüsü olduğunu tesciller durumdalar. İslamiyet ile alakası olmayanları hak, hukuk, adaletten yana olmamasını anlarım ama Müslümanım diyen kimsenin bu davranışını ve buna destek çıkılmasını anlayamam.
İslam coğrafyasında herkes adalet arıyor ,batı dünyasının adaletini istiyor, batı ülkesinde yasamak için denizlerde boğulan binlerce göçmen.
İyilik yapmayı emrediyor, İslam coğrafyası kan ve göz yaşı ile anılıyor ,batının yardımını haykıran Müslümanların feryadını duyuyor, görüyoruz.
Yakınlara yardım etmeyi emrediyor, biz bu yakınlığı bir makama gelenlerde başkasının çocuğunu işten çıkarıp ,kendi oğlunu ,kızını ,eşini ,yeğenini ,kuzenini, dayı ,amca oğlunu ,köylüsünü, memleketlisini hak etmediği halde işe yerleştirme olarak görmek bizleri üzüyor.
Bazen şu tür kayırma işlemlerine karşı çıkacağım diye vicdansızlık yaptığımızdan da habersiz oluşumuzda ayrı bir garabettir.
Birilerinin yakını olmak ne ayrıcalık nede dez avantaj olmalıdır. Birilerinin yakını olmak işe ihtiyacı yok anlamına gelmez, herkes geçinebilmek için bir iş yapma mecburiyetindedir. Arzuladığımız şey makam sahibi kişilerin liyakatli davranmasıdır. İltimas, adam kayırmadan uzak işin ehline verilmesidir. Tabi işi ehline verme kriterlerini kendine göre düzenleyip atama yapanlardan bahsetmemekteyim ,işin ehli olmanın kayde ve kurulları belli olup buna tam uyulması şart ve elzemdir. Kim bir makamda bulunuyorsa bu sözü unutmasın,
“Daha ehil ve liyakatlisi varken, kendi adamını tayin eden, Allah’a ve O’nun resulüne ve tüm Müslümanlara ihanet etmiştir.” Hz. Muhammed (Kenz, 3/192; Beyhakî, 2/127) sözlerini kendine rehber edinsin o zaman bir sıkıntı olmayacaktır kimse için.
Saygı ve sevgiler ile iyi günler dilerim