Yerel seçimlerin gündemde olduğu bu günlerde aday adaylara ve sonunda seçileceklere ithaf en daha önce gazetelerde yayınlanan bu yazımı okuyucularla tekrar paylaşmak istedim. Umarım bu mesaj seçilecek belediye başkanların kafalarının bir yerinde yer edinir ve faydalı olur.
Ali yazar Veli bozar
Rahmetli Barış Mançu’nun;
Ali yazar Veli bozar
Küp suyunu çeker azar azar
Üzülmüşüm neye yarar?
Keskin sirke küpüne zarar.
Şarkı mısralarını hemen hepimiz gülümseyerek dinlemişiz veya mırıldanmışız.
Bazı sözler çok kısa olmasına rağmen taşıdığı mana anlamlı, derin ve geniştir.
Mançu'nun bu şarkı sözlerinin mana bulduğu en geniş alan sanırım siyaset sahnesidir (alanı). Neden mi? Çünkü bir siyası parti yada belediye başkanı bir icraata imza atıyor veya bir irade ortaya koyur, ondan sonra gelen bir başka parti yada belediye başkanı o icraatı tamamı ile ortadan kaldırıyor. Kısacası Birisi yapıyor öbürü yıkıyor, biri ihya ediyor öbürü bozuyor, birisinin ak dediğine diğeri kara diyor, birinin bin bir emekle ve maliyetle yaptığı bir icraatı diğeri hiç tereddüt etmeden tamamını ortadan kaldırabiliyor. Bazen de yapılan icraatın üzerine öyle acımasızca gidebiliyor ve hata bu icraat sahibini bu icraatından dolayı vatana ihanet suçlaması ile itham edebiliyor. Kısacası, Ali yazıyor Veli bozuyor.
Aslında bu sosyal ve siyasal bir ilettir bir hastalıktır. Ne yazık ki bu iletin tarihi siyasi tarihle eşdeğerdir.
Eğer seksenler öncesine giderek hafızalarımızı tazeleyecek olursak ya da o günlerin arşivlerini karıştırırsak daha çok ilginç şeylerle karşılaşabiliriz.
Mesela, o dönemlerde iktidarda olan hükümet ortağı ve Milli Selamet Partisi genel başkanı ve başbakan yardımcısı Rahmetli Erbakan hoca Ağır sanayi hamlası çerçevesinde Anadolu’nun çeşitli yerlerde temeli attığı fabrikaların temelleri bir müddet sonra iktidara gelen Yeni hükümetin Başbakanı tarafından yerinde sökülerek araba ve traktörlerle yerlerde sürükleye sürükleye seçim meydanlarında dolaştırıyordu ve bunlar hayalı yatırımlardır diyordu.
Bu ülke bu türden olayları görmüş, yaşamış ve bedelini de ağır ödemiştir. Neticede yine kayıp eden insanımız ve ülkemiz olmuştur.
Konuyu şuraya getirmek istiyorum; Son yerel seçimlerden sonra el değiştiren belediyelerdeki işçi çıkarma furyası.
Bu yanlışların kurbanı olan asgari ücretin altında bile çalışmak zorunda kalan bir sürü insan mağdur ediliyor. Bu insanlar zaten kıt kanat geçiniyorlar. Buna rağmen beli bir aile düzen kurmuşlar, çocuk okutuyorlar, icabında kredi kartı borçları olanlar vardır, Banka borçları vardır. Bu şahısları işten çıkardınız peki çoluk çocuğuna ekmek güttürmesinler mi? Bu insanlar aç mı kalsınlar, çocuklarını okula göndermesinler mi?
Bu işçi kıyımı yapan belediyeler belki de efendim, bizde önceki belediye yönetimi politik davranarak gereğinde fazla personel almıştır ve hatta meşhur deyimle çoğu bankamatik memur ve işçilerdir. Doğrudur aynen öyledir katılıyoruz. Ancak, Onun yaptığı o yanlışı sende yanlışla mı düzeteceksin?
Yoksa erdemlik gösterip fikirleri, zikirleri, siyası görüşü ne olursa olsun bu asgari ücretli garibanların yuvalarını yıkmayım, düzenlerini bozmayım deyip yeni istihdam alanları açarak başka gariban insanlara ekmek kapılarımı açacaksın?
Zaten bir görevinde bu değil mi? Yoksa belediyeciliği çer çöp, toplamak kanalizasyon temizlemekten ibaretten mi zan ediyorsun?
Eğer aksını yaparsanız bu gariban insanların çoluk çocuğunun bedduasını alırsınız, hem bu dünya ve hem öbür dünyada elleri yakalarınızda olacaktır. Ah almayınız zülüm yapmayınız, zülüm ile abad olunmaz. Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur.
Unutmayınız ki: <
Bir manevi büyüğümüz;
“ Euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyase’’
diyerek Kırlı siyasetten (siyaseta qreş) Allah’a sığınmıştır. Bizde aynen katılıyoruz ve kirli siyaset için Euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyaset diyoruz.
Birde işin diğer boyutuna bakalım yani politik personel alımı. O meşhur vasıflandırma, günün sözü “BANKAMATİK MEMURLAR’’
Konu ile alakalı olduğundan 18.02.2003 tarihli gazetede ki köşe yazımı sizinle paylaşmak istedim.
<< BANKAMATİK MEMURLAR
Bu yazının başlığını okuyan bazı memur arkadaşlar bana sitem edebilirler. Ama yazının içeriğini okuduktan sonra eminim ki hak verecekler. Zaten bende o camiada gelen birisiyim.
Niye Bankamatik memurlar dedim. Aslında bu cümle bana ait değil Sayın Başbakanımız Abdullah Gül’e aittir. Peki, o niye böyle bir cümle kullanma ihtiyacını hissetmiştir? Demek ki; çok ciddi ve anormal olaylarla karşılaşmış ki böyle konuşmak zorunda kalmıştır.
Bu konuda gazetelerde Başbakanın bir açıklamasını okumuştum. Yakınıyordu. Yakındığı konu ise bankamatik memurlar idi. O yakındığı kurum ise başında bulunduğu başbakanlıktı.
Yani başbakanlığın bir biriminde 80 tane memur maaş alıyormuş. Ama Yalnız bir tanesi göreve geliyormuş. Diğerlerini ise ne bilen varmış ne de tanıyan. Yalnız her aybaşında muntazam olarak bankamatikten maaşlarını alıyorlarmış.
Demek ki; bir kişilik işe 80 kişi alınmıştır. Yani 79 kişilik kadro fazladır ve politiktir.
Başbakanlık durumu bu ise acaba diğer kurumların durumu nedir?
Sayın Başbakan, işini aksatmayan bu fedakâr! İnsana sahip çıkmalı ve hatta ve hatta güzel bir ödül ile ödüllendirmelidir. Yoksa bunu da kaçırırsa Başbakanlıkta adam bulamayacaktır.
İşin esprisi bir yana bazı kurumların kadrolarlı politik nedenlerle gereğinden fazla şişirilmiştir.
Bu durum tarihteki bir olayı hatırlattı. Tarih tekerrürden ibarettir diyenlere hak vermek gerekir galiba.
(2. Abdülhamit Han zamanında Gümrük emini olan Hasan Fehmi Paşa; bilgili, faziletli ve aynı zamanda sabırlı, cesur bir devlet adamı imiş. Bugün olduğu gibi o devirde de memuriyet yegâne geçim vasıtası olduğu için lüzumsuz birçok memur alınırmış. Bunların çoğu iş olmadığı için vazifelerine gelmezler fakat aybaşında maaş almak için daireye uğrarlarmış.
Hasan Fehmi Paşa bir gün ani bir baskın yaparak daireyi teftiş eder. Fakat odalarda kimse yoktur. Hemen her oda bomboştur. Yanındakilere:
-Bu ne rezalet, memur vazifesinin başında bulunmasa, halkın işini kim görecektir. Tabii bu gün git yarın gel, diye söylenerek Mektubi kalem odasın girer. Kâtip, masanın üzerine uzanmış horul horul uyuyormuş. Yanındakilerden biri kâtibi uyandırmak için atılınca Paşa adamın kolunda tutar parmağını ağzına götürerek;
-Suuus… Aman dokunmayın, uyanırsa o da kaçar gider, değer.)
Yazıyı Barışın sözleriyle başladık yine Barışın sözleri ile bitirelim;
Of offf ...
Barış yolun sonunda
Yürü demek boşuna
Hayat duruyor dostlar
Ben durmuşum çok mu?
Yaşam bitiyor dostlar
Ben bitmişim çok mu?
Ali yazar Veli bozar
Küp suyunu çeker azar azar
Üzülmüşüm neye yarar?
Keskin sirke küpüne zarar.
SEYİTHAN KAYA
DOĞUBAYAZIT
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55
Ağrı
22.11.2024