AĞRI`YI TERKİ DİYAR ETMEK

AĞRI`YI TERKİ DİYAR ETMEK

AĞRI yıllardır bir türlü bu zinciri kıramadı. İşsizlik kara bir leke gibi yakamıza yapıştı. Bu lekeyi yakamızdan bir türlü çıkaramadık.

FIRAT BEYAZIT YAZIYOR
AĞRI’da işsizlik Kanayan bir yara haline geldi. Gençliğini kahve köşelerinde heba eden nice gençlerimiz var.
İşsizlikten bunalıma girmiş, çözüm olarak metropol vilayetlere gitmeyi yeğleyen nice gençlerimiz var. Hele kırsal bölgelerde yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımız artık terki diyar etmeye başladılar.
Umutlar onları ana kentlere sürüklüyor. Belki bir parça ekmek, belki bir kaşık sıcak çorba umudu onları doğup büyüdüğü bu şehirden uzaklaştırıyor. Ve biz bunlara seyirci kalıyoruz.
Sıcacık yuvamızda, dönen hayat tekerinde bu insanların yaşam mücadelesine sadece ve sadece tanıklık ediyoruz.
İşsizlik sorununu asgariye indiren ülkelerin yönetim anlayışında balık yedirmek yerine balık tutmayı öğretme politikası var. Her gün birilerine balık yedirmekle sorunların giderilemediği, dolayısıyla balık tutmayı öğrensinler ki, diledikleri zaman bu ihtiyaçlarını giderebilsinler, anlayışı var.
Türkiye’nin yıllardan beri yaşadığı işsizlik sorununun en büyük nedeni, bu tip bir yönetim anlayışını hayata geçirememesidir. Sadece balık yemeği öğrettiler.
Ülke genelinde yaşanan bu acının en bariz örneği AĞRI’dır. İşsizlik artık vatandaşların canına tak etti. Evlerinde huzuru bozulan insanlar, psikolojik bunalım geçiren pırlanta gibi gençler işsiz kaldıkları için metropollere göç etmek zorunda kalıyor.
Bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. AĞRI’da kahvehane, kıraathane sayısı olması gereken sayıdan kat be kat fazladır. Her seferinde bu alanda umut vaat eden siyasetçilerin çaresiz kaldığını gördük. O kadar çok işsizlik sorununun giderilmesi için vaatler duyduk ki, artık inanmak istesek bile gerçekleşmeyeceğine kanaat getiriyoruz.
AĞRI’nın coğrafi şartları uygun olup, ulaşım avantajları var. Somut hiçbir adımın atılmaması ilerisi için endişelerimizi arttırıyor. İşsizlik sorunu bugün öyle bir hale geldi ki, kangreni dahi geçti.
Hani kangreni önlemek için ayak keserler, bacak keserler, kol keserler ve yayılmasını önlemeye çalışırlar onun gibi… Ama bu işsizlik öyle bir hale geldi ki, artık tedavisi dahi mümkün değil.
Yara her geçen gün büyüyor. Doktorlar bu yaranın sarılması için henüz bir tedavi formülü gerçekleştiremediler. Bu yaranın her yerde olduğunu ve herkesin bu yara ile uğraşıp durduğunu söylüyorlar.
Biz ise artık umutlarımızı tamamen yitirdik. Çünkü gelişmeler işsizlik sorununun giderilmesi için kafi değil. Çünkü gençler her gün kahvehane ve kıraathaneleri tıka basa dolduruyor.
Çünkü her gün şehirlerarası yolcu otobüslerinde yorgan ve yastıkları ile iş umudu için metropollere giden gençlerimiz var. Çünkü anne ve babalar artık çocuklarının kötü yollara sapmasından endişe ediyor. Fakirlik, yoksulluk beraberinde birçok felaketi de getiriyor. Ameliyat masasında yıllardır neşter altında olan işsizlik, hepimizin kabusu haline geldi.
Her gün onlarca okuyucumuzdan e-mail alıyoruz. Sokakta her gün birilerinin bu alanda tepkilerini alıyoruz. Bu işsizlik sorununu sık sık gündeme getirmemizi isteyen, umutsuzluk içerisinde bizim yazmamızı umut olarak gören gençlerimiz “neden gençler işsiz kalıyor, ne olacak gençliğin hali. Perişanlık içerisindeyiz. Bu memleketin sahibi yok mu? Gençleri kucaklayacak, acılarını dindirecek, sorunlarına çözüm bulacak kimse yok mu” gibi serzenişlerde bulunuyorlar.
Evet, gençlerimiz, insanlarımız artık terki diyar etmeye başladılar. İşsizlik, fakirlik belimizi büktü. Gidelim buralardan belki karnımızı doyuracak bir parça ekmek, bir kaşık sıcak çorba buluruz diyorlar.
 



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor