Tarih: 05.10.2013 10:18

AÇIKLANAN PAKET BEKLENENDEN FARKLI ÇIKTI

Facebook Twitter Linked-in

Mehmet Koç Yazıyor
Sanıldı ki paket açıklanınca Kürtlerin bütün sorun ve sıkıntıları sona erdirecek düzenlemeler yapılmış olacak.
Derken belirtilen tarihi geldi ve umut paketi açıklandı. “Demokratikleşme Paket sürprizlerle doludur” şeklindeki söylentiler doğru çıkmadı. Çünkü yapılan açıklamaların nerede ise tamamı günler önceden basında yer almıştı.
Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı paketten anlaşıldı ki, Kürtlerin ana beklentileri konusunda yakın zamanda bir çözüm görünmüyor. Açıklanan pakette, köklü çözüm sadece başörtüsü için getirildi, her halde muhalefet cenahından fazla bir tepki gelmeyeceği düşünüldüğü için başörtüsüne böylesi kalıcı serbestlik sağlandı.
Ancak unutulmaması gerekir ki Türkiye’deki asıl çözümlenmesi gereken sorun Kürt meselesidir. Fakat şu husus da görmezden gelinemez, CHP ve MHP Kürt sorununa yönelik hiçbir iyileştirmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla dünya âlem biliyor ki iş muhalefete kalırsa Kürt meselesi ilelebet sürüncemede kalacaktır.
Çünkü, muhalefet cenahına bakıldığında CHP’nin Kürt meselesine ilişkin çözüm önerileri; Uludere’nin hesabının sorulması, Nevroz’un resmi bayram ilan edilmesi, Diyarbakır Cezaevi’nin müzeye çevrilmesi, mayınlı arazilerin temizlenip topraksız köylüye verilmesi dışında bir düşüncesi yoktur.
Deniz Baykal zamanında bunlar da yoktu. Kılıçdaroğlu yönetime gelince CHP meseleye bigane kalmasın diye bu hususlar deklere edildi.
MHP ise zaten Kürt yok diyor, dolayısıyla onlara göre herhangi bir sorunda bulunmuyor. O nedenle Hükümetin mevcut muhalefetin katkısı ile Kürt sorununa çözüm getirmesi mümkün değildir. Onun için AKP’nin muhalefetin tepkisinden çekinerek Kürtlerin demokratik hakları konusunda duraksamaya düşmesi doğru değildir. Kaldı ki hükümetin muhalefet gücüne bir ihtiyacı da yoktur.
Türkiye’de demokratikleşme denilince, içeride ve dışarıda ilk önce akla gelen Kürt sorunudur. Bu itibarla demokratikleşme tasarısının öncelikle bu meseleye çözüm getirmesi gerekir. Ancak görüldü ki hazırlanan tasarıda; Q,X,W harflerinin kullanımının suç olmaktan çıkarılması ve özel okullarda Kürtçe eğitime yeşil ışık yakılması dışında ciddi bir yenilik bulunmuyor.
En azından ana dilin yapılacak anayasa değişikliğinden sonra devlet okullarında da okutulabileceği deklere edilebilirdi. Zira ana dilde eğitim konusundaki istek ve beklentiler o kadar alenileşmiş ki bütün dünya biliyor ve herkes de bu konuda Kürtlere hak veriyor.
Bununla birlikte AB müktesebatı kapsamında şart koşulan yerel yönetim uygulamasının kabulü, fikirlerinden dolayı uzun zamandan beri tutuklu bulunan KCK sanıklarının tahliye edilmelerinin sağlanması ve seçim barajının en az dört siyasi partiyi parlamentoya taşıyacak şekilde düşürülmesi gibi isteklere de yeşil ışık yakılabilirdi.
Çünkü bunlar doğaldır ve yapılması gerekir. Türkiye’de vesayet rejimi tamamen ortadan kalktığına göre, demokratikleşme iddiasında bulunan AKP bu doğal taleplere bir çözüm bulmak durumundadır. CHP ve MHP muhalefetini gerekçe göstererek bu reformlardan kaçınmak sonuçta ülkeye zarar verir
Çünkü Türkiye gereksiz yasaklarla bu güne kadar çok ağır bedeller ödedi. Yaklaşık 40 bin insanımız hayatını kaybetti ve ülke çok büyük ekonomik kayıplara uğradı.
Şu anda Türkiye yönetimi tamamen sivil iktidarın elinde olduğuna göre, evrensel demokrasi ve insan hakları odaklı bir sistem kurmanın zamanı gelmiştir. Dolayısıyla bu konuda gerekli reformları gerçekleştirmek için istenilen ortam ziyadesi ile mevcuttur.
Dikkat edilirse yakın zamana kadar parlamentoda BDP milletvekilleri olduğu için komutanlar TBMM ne gitmiyorlardı. Bu anlayış da şu anda ortada yok artık. Tabi ki bu durum da AKP’nin önemli bir başarısıdır. O sebeple şu anda kontrol tamamen başbakanın elinde ve Hükümet her türlü kararı alabilecek duruma gelmiştir.
Seçim çalışmaları sırasında Kürtçe propaganda yapılabilmesi, devlet tarafından resen Türkçeleştirilen köy isimlerinin eski haline getirilmesi, okullardaki andımızın kaldırılması gibi idari tedbirler tabi ki önemli düzenlemelerdir.
Fakat sadece fikirleri nedeniyle yıllardır tutuklu bulunan BDP milletvekilleri, belediye başkanları ve KCK tutuklularının içeride tutulmaya devam edilmesi doğru olmadığı Hükümet tarafından yapılan iyi icraatları da olumsuz yönde etkilemektedir. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —