Maksut KONYAR
Yazıyor
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı başta olmak üzere MEB Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, MEB Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, çok sayıda MEB bürokratı ile 1.700’e yakın kişinin katıldığı 1. Eğitim Kongresi bünyesinde birçok toplantı ve çalıştay yapıldı. Antalya’da düzenlenen ve 3 gün süren kongreye Gülay GÖKTÜRK, Etyen MAHÇUPYAN, Eser KARAKAŞ, İsmet BERKAN gibi birbirinden değerli gazeteci/yazar ile eğitim müfredatını sorgulayan konularında otorite birçok profesör, doçent ve akademisyenler panelist olarak kongreye çarpıcı fikirleriyle adeta renk kattılar. Eğitim Dernekleri ve STK’lar, Özel Okul kurucuları ve okul yöneticileri kısaca tüm katılımcılar ziyadesiyle bu kongre ve çalıştaylardan istifade etti. Şahsım adına çalışmalardan çokça yararlandım, emeği geçen herkese müteşekkirim.
İlk kez yapılmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen bu tarz vizyoner projelerin devamında fayda görüyorum Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu geniş görüşlülükle eğitim ve öğretimi ele almasını eğitimin geleceği adına çok sevindirici buldum. “Bireyden İnsana” sloganı ile düzenlenen eğitim kongresi eğitime felsefik yönlü bakış açısıyla bireyi düşünceye sevk ederek, önyargıdan uzak bir şekilde insan yetiştirmeyi hedefliyor.
Tüm gelişmiş ülkelerin temel hedefi olan eğitim sistemlerini daha iyi bir hale nasıl getiririz sorgusu sürekli ve güncel olarak devam etmektedir.
İnsani değerlere bağlı meslek sahibi, üretken bir insan modeline ulaşmak ve eğitim-öğretimde mükemmeli yakalama arayışı tüm Dünya’da ciddi manada sürmektedir. Elbette bu zamanla, kültürle, öğretiyle ilgili bir durumdur. Ancak şu gerçek hiç unutulmamalıdır; biz dünyada var olan değerler silsilesi ile insanı yetiştirecek şekilde müspet bilimle, çağdaş ve modern yaşama çocuklarımızı uyarlamalıyız. Toplam insan kalitemizi mutlaka eğitimle artırmalıyız.
En yüksek bütçe eğitime verilmeli
Bu, öncelikle öğretmenlik mesleğinin nitelik bakımından kalitesini artırmakla mümkündür. Elbette ülkede en yüksek bütçe eğitime verilmelidir. Başta eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması ve bu eğitim kurumlarımızın gerek fiziki alt yapılarını gerekse donanımlarını zengin ve kusursuz hale getirmek önemlidir.
Türkiye’de eğitim doktrini yıllarca dini eğitimi horgören, farklı mezhep ve dinleri ötekileştiren, farklı etnik kökenlere düşmanlık besleyen bir öğreti üzerinde oldu. Peki gerçekten tektipleştirmeyi hedefleyen bu eğitim müfredatı ile toplum tektipleşebildi mi? Elbette hayır! Nitekim paradigma değişikliğine gidilme zürriyeti bu sebeple elzem oldu. Son yıllarda düzenlenen paradigma değişikliği imam hatip ve meslek liselerinin önünün açılmasıyla başlayıp, kılık-kıyafet serbestliği ve andımızı kaldırmakla devam eden süreç eğitimde tabuları yıkarak, kabuk değiştirip ülkenin gelecek nesillerini müspet ilim ve bilimle yetiştirmeyi hedef kılmaktadır.
Ancak halen ülkenin üçte biri olan Kürt çocuklarının bu çağda ana dillerinde devlet tarafından eğitim verilmemesi tek kelimeyle zulümdür. Ana dilde eğitim alınmaması kesinlikle cehalete hizmet eder. Başka da bir şey değildir.
Kongrede çok boyutlu ele alınan eğitim sistemimiz TÖDER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel’in ironi değerlendirmesiyle herkesin dikkatini cezbetti. “Çocukların enerji, merak, ısrar, samimiyet, dürüstlük vb. gibi doğal değerlerini bozmasak, fazla değer katmamıza gerek yok.” Taşel’in yaklaşımı çok doğru. Bu çocuk masumiyeti ve doğallık yansıması bile evrensel değerler silsilesinin tamamını içerisinde barındırıyor. Çocuklarımıza vereceğimiz destek ile onlar kendi enerji, merak, ısrar ve samimiyetleri ile üstesinden gelemeyecekleri zorluk yoktur. Çocuk masumca merakı ve enerjisi ile zaten üretkenliğin ilk adımını kendi atar. Yeterki önlerindeki engelleri kaldıralım.
Eğitim işi idealist ve hümanistlik ister
Aynı zamanda fedakârlık isteyen bir meslektir. İnsan şekillendirme bilinciyle hareket edilmelidir.
Kesinlikle eğitime ticari bakılmamalıdır. Buna ilk başta devlet organizasyonu uymalıdır. Ancak gel gör ki; Maliye tüzel kişilikle özel okul açanlardan; KDV, ÖTV, Muhtasar, Gelir vergisi gibi birçok vergi kalemi toplayarak eğitim kurumunu ticaret yapan herhangi bir firmadan ayırt edemiyor.
MEB Müsteşarı, özel okulların Türkiye’de payının halen %4 civarlarında olmasından şikâyetçi olduğunu ve bunu doğru bulmadığını, özel eğitimin payının % 15’e ulaşmasını en mütevazı hedef olarak ortaya koydu. Bunu yürekten destekliyoruz.
Bu yıl itibarıyla özel eğitim kurumlarının kontenjanından istifade edilmesi için tahmini 200 bin öğrenciye verilen yaklaşık 3.500 TL eğitim desteği oldukça doğru bir uygulamadır. Ancak halen yetersiz olduğu kanısındayım. Bu amaca hizmet edecek şekilde öğrenci sayısı ve öğrenci başına düşen destek miktarı artırılmalıdır. Anadolu illeri ile İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde eğitim maliyeti aynı değil. Bu gerçek ışığında kalem kalem girdi maliyetlerini baz alarak öğrenci eğitiminin sübvanse edilmesi sosyal devlet anlayışına uygun düşer.
Bu kongre önemli kararlar neticesinde ciddi bir adımdır
İlki düzenlenen bu kongrenin eğitim alanında alınacak önemli kararlar yolunda ciddi bir adım olduğu düşüncesindeyim. Gelişmiş ve ileri bir toplum olmak için “İdeolojik ve dogmatik olmayan, çocukları düşünmeye ve sorgulamaya sevk eden, Evrensel insani değerler manzumesiyle, müspet bilime uygun düşen ders programlarıyla gelecek nesilleri yetişmeye hizmet edecek eğitim müfredatı elzemdir”
Bu dilek ve temennilerle eğitim şûrasında bu yönde gelecek güzel haberleri bekliyoruz.