Mehmet Koç
Yeni yılda belediye başkanı, belediye ve il genel meclis üyeleri ile muhtar seçimleri yapılacak. Doğal olarak başarılı olan ve halk tarafından takdir edilenler aday gösterilirse bir dönem daha kalacaklar, başarısız olanlar ve bu başarısızlıkları sebebiyle aday gösterilemeyenler ise tarihe gömülüp gideceklerdir. Çünkü siyasetçiler arkalarında bir hizmet ya da bir eser bırakmadıkları vakit kısa bir süre sonra isimleri bile unutuluyor.
Yerel Seçimler halk için çok önemlidir. Nitekim Güçlü ve Bağımsız Yerel İdarelerin oluşturulması, Avrupa Birliğine katılmak için de önemli bir koşuldur. Onun içindir ki AB, katılım için öncelikle Türkiye’nin bu şartı kabul edip yerine getirilmesini istiyor, Türkiye ise şimdilik bunu kabul etmeye yanaşmıyor.
Çünkü bu koşulun kabul edilmesi durumunda, merkezi yönetimin yerel idareler üzerindeki vesayet ve buyurgan yetkisi ve etkisi tamamen son bulacağı için, Türkiye’nin işine gelmiyor ve halen memur tayın eder gibi yerel idare yöneticilerini atamaya devam ediyor. O sebeple sırf bu gibi sebeplerden dolayı toplulukla olan ilişkiler çoğu zaman kesilme noktasına kadar gelebiliyor.
O yüzden, Türkiye’deki yerel idarelerde hala o eski statükocu yapı daha da kötüleşerek devam ediyor. Bunun sonucu olarak da seçilmiş belediye başkanları ile İl genel meclisi üyeleri, hükümet tarafından atanmış birer memur gibi davranıyorlar. Bu kişiler seçimle gelmelerine rağmen halk adına kimseden hesap sorma güçleri bulunmuyor. Türkiye’de bir muhtarın ya da bir il genel meclis üyesinin kaymakamla ya da vali ile görüşebilmesi bile büyük başarı sayılıyor.
Aslında Yerel İdarelerdeki bu statükocu durum devam edecekse, bunca masraf yapıp yerel seçimler yapmaya gerek yok ki… Belediyelerin yaptığı işler, pek ala atanmış kamu görevlileri tarafından rahatlıkla yapılabilir. DSİ su işlerini, ulaştırma yolları, çevre müdürlüğü çöpleri, defterdarlık vergileri, şehircilik imarı, içişleri köy işlerini yapar olur biter.
Yok, eğer asıl amaç halkın istek ve talepleri doğrultusunda daha verimli hizmetler ortaya koymak ise o vakit seçilmiş belediye başkanları ile il genel meclis üyelerinin bağımsız hareket etmeleri ve atanmış makamların vesayetinden kurtulmaları gerekir.
Özellikle AK Parti döneminde görülmüştür ki merkezden aday gösterilen belediye başkanları, belediye reisinden çok bir devlet memuru gibi hareket ettikleri için halk, yerel yönetimin tadına varamıyor. Dolayısıyla reel olarak halktan oy almadıkları için, ne onlar seçmeni takıyor ne de seçmen onları temsilci olarak kabul ediyor.
Örneğin Ağrı belediye başkan adayını halka rağmen ilgili Ak Parti Ankara’da belirliyorsa, o vakit oylar başbakanın şahsında o adaya verileceği için, dolayısıyla seçilecek belediye başkanın halka karşı bir minneti olmuyor, sadece partisine sadakat ediyor.
Yok, eğer başkan adayı yerel delegeler tarafından seçilirse, o durumda hem başkana bir sorumluluk yüklenmiş oluyor hem de partinin alacağı oy miktarı daha çok olur.
Bu itibarla yerel seçimler nedeniyle siyasi partiler aday tespiti yaparken bu gibi gerçekleri mutlaka görmeli ve bir şekilde halkın istekleri doğrultusunda aday belirlemelidir.
Nitekim BDP nin, geçmişte yaptıklarından farklı olarak bu kere adaylarını halka sorarak seçmeye çalışıyor olması demokrasi adına sevindirici bir uygulamadır.
O sebeple başta Ak Parti olmak üzere diğer siyasi partilerin de adaylarını temayül yoklamaları yapmak suretiyle halka sormaları, ikinci bir mülakat sınavına tabi tutmadan mahallindeki puanlar esas alınarak adaylar belirlenmelidir.
Yoksa delegenin tercih ettiği kişi, genel merkez tarafından değiştirilirse “ yazılı sınavda kazandı mülakatta kaybetti” durumuna düşmüş olur ki bu da demokrasi adına çok komik olur.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
Ağrı
23.11.2024