İstanbul ?Gezi Parkı? eyleminin genel olarak halk arasında tasvip görmesi başbakan Erdoğan?ı bayağı etkiledi. Nitekim Gazi Parkının eylemcilerin denetimine geçmesinden sonra başbakanın yaptığı açıklamalar nazara alındığında Erdoğan?ın ne kadar zor duruma düştüğünü gözler önüne serdi. Erdoğan?ın bu durumu bana merhum Turgut Özal?ı anımsattı. Zamanın güçlü ve kudretli başbakanı Özal, bir seçimi kaybederken çıktığı bir televizyon programında eski konuşma performansını gösterememiş, tabiri caiz ise kelimeleri bir araya getirmekte büyük sıkıntı yaşamıştı. Başbakan Erdoğan da eylem sonrasında çıktığı ekranlarda o eski rahatlığını artık gösteremiyordu. Anlaşılan Gezi Parkı başbakanı hayli sarsmışa benziyor. Başbakanın Twitteri ?baş belası? olarak göstermesi ise Maarif eski bakanı Emrullah?ın ?bu mektepler olmasaydı maarif vekaletini çok iyi idare ederdim? açıklamasını anımsatıyor. Gezi Parkı olayı, başbakanın demokrasi anlayışını da test etti. Tam da demokratik bir olgunlukla davranılması gereken bir sırada başbakanın aksine hareket etmesi, olayın bastırılması için polis gücünü orantısız bir şekilde kullandırması, Edoğan?ı demokrasi sınavında başarısız kılmıştır. Öte yandan başbakanın bürokrasi kadrosu da bu olay karşısında şiddet dışında bir politika üretememiştir. İstanbul Valisi Gezi Parkında yapılan direnişi demokratik yöntemler kullanılarak, hukuk içinde pek ala çözebilirdi. Bu yol denenmeden başlangıçta tamamen masumane olan bu direniş, halka gayrimeşru olarak takdim edildi ve zor kullanma yoluna başvuruldu. Başka bir ifade ile devlet Gezi Parkı olayını tam anlayamadı ve bu eylemi 1 Mayıs gibi değerlendirerek tamamen yasakladı. Devlet ?yasak? dedi, yasaklara uymayanlara da tazyikli su ve fısfıs uygulandı. Fakat bu olayda fısfıs da etkili olamadı ve sonunda fısfıs bitti. Demek ki fısfısın da etkili olamayacağı toplumsal olaylar vardır. Sonunda anlaşıldı bu gibi halk hareketlerinin panzehiri fısfıs değil demokrasidir. Unutulmaması gerekir ki insanlara tazyikli su ve gaz püskürtmekle temiz bir toplum yaratmak mümkün değildir. İstanbul Gezi Parkı olaylarından alınan bir diğer ders ise atanmış kişilerle Türkiye?nin eskisi gibi idare edilemeyeceğidir. İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanının yaptıkları açıklamalara bakıldığında; vali mütemadiyen devlet gücü ile halkı korkutmaya çalışırken, başkan Topbaş ise ılımlı bir tutumla ve devamlı alttan alan bir üslupla devletin dilini yumuşatarak halktan yana tavır aldı. Eğer vali de aynı dili kullanmış olsaydı eminim fazla sıkıntı yaşanmazdı. O sebeple il valilerinin mutlaka seçimle göreve gelmeleri gerekir. İstanbul?daki devlet güçleri bir seçilmişin kontrolünde olsaydı durum çok daha değişik olurdu. Nitekim Başbakan?a vekâlet eden Bülent Arınç da bunu kabul etti, Taksim-Gezi Parkı eyleminin meşruiyeti?ne ve polisin gaddarca davranışına dikkat çekerek vatandaşlardan özür diledi.