Merkez Bankası uzun süredir ertelenen faiz indirimi kararını PPK' nun 25 Temmuz 2019 tarihli toplantısı sonrasında açıklayarak; bir hafta vadeli repo faiz oranı olan politika faizini, 425 baz puan düşürerek $'ten % 19,75'e indirdi.
Karar metninde de yer aldığı üzere; faiz indiriminde, enflasyondaki toparlanma süreci ile Fed başta olmak üzere AB ve dünya merkez bankalarının genişlemeci politikaları uygulama sürecine giriyor olması en önemli etkenler olarak görünüyor.
Nitekim; FED in önünüzdeki günlerde faiz indirimi olasılığının artması, IM', in ABD büyüme tahminini % 2,3'den %2,6'ya yükseltmesi, ABD de asgari ücretin 2 kat artması önümüzdeki sürece ait genişletici politikaların göstergesi.
Merkez Bankası başkanının değişmesinden sonra piyasalarda faiz indirimi beklentisine girmişlerdi. Enflasyonun da toparlanma sürecine girmiş olması beklentileri makul kılmaktaydı. Bununla birlikte; 425 baz puanlık indirim 250 baz puanlık piyasacbeklentisinin üzerinde gerçekleşti.
Eski başkan Murat Çetinkaya eğer görevde kalsaydı 200 baz puan civarında bir faiz indirimi bekleniyordu. Çetinkaya'nın görevden alınma gerekçesi olarak faiz indirimleri konusunda anlaşılamadığının belirtilmesi, yeni başkandan 200 baz puan üzerinde bir faiz indirimi bir anlamda zorunlu kıldı.
Peki Merkez Bankasının faiz indiriminin sonuçları ne olacak?
Analistlerin beklentileri faiz indiriminin yıl sonuna kadar kademeli olarak devam edeceği ve 2019 sonunda ler düzeyinde gerçekleşeceği yönünde.
Nitekim faiz indirin kararının gerekçesinde yıl sonu enflasyonunun Nisan Enflasyon Raporu’nda belirtilen hedefin bir miktar altında gerçekleşeceği dikkate alındığında TCMB’nın beklentisi enflasyonun yıl sonunda % 14 seviyelerinde tamamlayacağı yönünde. Nisan ayı enflasyon raporuna göre yıl sonu enflasyon hedefi .6 seviyesinde bulunmaktadır. Bu açıklamalara göre enflasyon görünümünde iyileşme sürdükçe politika faiz oranında yıl sonuna kadar % 15’li seviyelere doğru gerilemenin devamı beklenebilir.
Öteyandan; Ağustos ayından sonra baz etkisi ile enflasyonda matematiksel olarak düşüşler başlayacak. Ancak enflasyonun düşmesi için döviz kurlarının da düşmesi gerekir. O halde hesabın şaşmaması için döviz kurunun yükselmemesi gerekecek. Bu da Merkez bankasının enflasyonun hedeflenenden daha da fazla düşmesi için elinden geleni yapacağı anlamına geliyor. Yani dövizi baskılayacak. Döviz piyasasında yabancıların olmayışı, yerlilerin ise boğazına kadar borç batağında olması nedeniyle kamu bankaları vasıtasıyla döviz satışı gündeme gelebilir. Turizm sezonu nedeniyle döviz girişinin artması da Merkez Bankasının elini güçlendiren bir diğer unsur.
Bundan sonraki süreçte piyasa aktörleri;
hem tüketici tarafı hem de üretici tarafının beklentisi faiz indirimi kararının bir an önce piyasa faiz oranlarına da yansınası yönünde.
Özellikle yurt içi talebin canlandırılması açısından faiz indiriminin olumlu etkisinin olacağı düşünülüyor. Özellikle hükümet kanadının faiz indirimindeki ısrarcı tavrı borçlanma maliyetinin düşmesi ile talebin ve buna bağlı olarak büyümenin canlanacağı yönündeki beklentisinden kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile, içinde bulunduğumuz ekonomik durgunluktan (resesyondan)çıkabilmek için faizlerin mutlaka düşmesi gerekiyor.
Bununla birlikte; bu denli yüksek faiz indirimine rağmen gelişen ekononiler içerisinde hala en fazla faiz oranına sahip 2 nci ülke konumunda olmamız da göz ardı edilmemesi gerekir.
Öteyandan faiz indirimi kararı önümüzdeki süreçte S-400 ler nedeniyle olası bir ABD ambargosunu ya da Doğu Akdenizdeki kriz nedeniyle AB yaptırımlarının etkisini içermeyen sadece
iktisadi bakış açısıyla alınan bir karar
Peki politika faiz oranındaki bu indirim piyasa faiz oranlarına hemen yansıyabilecek mi?
Borçlanma maliyetini belirleyen "piyasa faizi" ile merkez bankasının belirlediği "politika faizi" arasındaki sanıldığı gibi bire bir ilişki bulunmamaktadır. Yani Merkez Bankasının politika faizini 425 baz puan düşürmesi piyasa faizinin de 425 baz puan düşmesi anlamına gelmiyor. Çünkü piyasa faizi belirlenirken kısa vadeli politika faizi kadar uzun vadeli faiz beklentileri, enflasyon beklentileri ve geleceğe yönelik risk primi de dahil ediliyor.
Önemli olan faizlerin kalıcı olarak düşmesidir. Piyasa faizlerinde kalıcı düşüş ise ancak sıkı ve kararlı bir para politikası ile mümkün olur.
Dolayısı ile eğer almış olduğunuz faiz indirim kararı ile beraber enflasyon beklentilerinde bir iyileşme sağlayamaz ve risk primini tetiklerseniz politika faizini indirirken piyasa faizinde bir artışa sebep olmanız bile söz konusu olabilir.
Eğer faiz indirimleri bu hızla devam ederse enflasyonu tetikleyecek parasal gevşemeye sebep olabilir. Enflasyon beklentilerinde ciddi bir bozulma ise piyasa faizlerine ve döviz kuruna olumsuz yansıyarak ekonomi üzerinde daraltıcı bir etki yaratabilecektir.
Türkiye ekonomisi harcayarak büyüyen bir ekonomi. Ancak tasarruf saikinin yeterli olmayışı, firma bilabçolarının kredibilite yönünden kötü olması bankaları kredi verme konusunda isteksiz davranmalarına neden olmuşken ve halihazırdaki batık kredileri yapılandırma ile ilgili yasal alt yapılar oluşturulmaya çalışılırken bankalar kredi verme konusundaki isteksiz tavırlarını önümüzdeki süreçte de devam ettirebilecekler.Yani politika faiz oranının düşmesi piyasa faiz oranlarının da aynı ivmede düşmesi anlamına gelmeyebilir. Kağıt üzerinde düşen faiz oranları piyasaya yansımayabilir.
Son olarak altını çizmekte fayda gördüğümüz bir diğer hususta;
Merkez bankalarına duyulan güvenin hem kendi kredibilitesi (özerkliği) açısından hem de piyasaların geleceğe yönelik beklentileri açısından önemli. Merkez Bankasının kredibilitesinin bir süredir yıpranmakta olduğu da malum. Başkanı'nın görevden alınmasının ardından gelen yüklü faiz indirimi kredibiliteye yönelik önemli bir darbe olarak algılanmaya son derece müsait. Keza önümüzdeki süreçte daha fazla faiz indirimi sinyali kredibilite ile ilgili endişeleri de arttırmaktadır.
Kalalım sağlıcakla
A.ÇELİK
9357,24%-0,11
34,57% 0,26
36,28% 0,16
2993,61% 1,07
4956,37% 0,00
Ağrı
22.11.2024