ABDÜLMECİT BEGÊ SÎPKÎ VE SÜRGÜN HAYATI?

ABDÜLMECİT BEGÊ SÎPKÎ VE SÜRGÜN HAYATI?

MEHMET İZCİ YAZIYOR

1926 yılının mart ayında Abdülmecit Beg,oğulları Zeki, Halis, Köroğlu, Reşit ile yakın akrabaları, artık ne zaman biteceği belli olmayan bir sürgün yolundadırlar. İlk molalarını Horasan ve Eleşkirt arasında bulunan Tahir (Dehar) Beldesi’nde bir handa verirler. Abdülmecit Beg’ ın ikinci oğlu Halis Beg mola sırasında bir fırsatını bulduğu gibi atına atlar ve oradan hızla uzaklaşmaya başlar. Askerler arkasından ateş açsa da, Halis Beg yara almadan kurtulur. Abdülmecit Beg ve orada kalanlar ise Erzurum üzerinden Trabzon limanına getirilir. Oradan da arızalı ve oldukça eski bir gemiye bindirilirler. Belki de devletin amacı geminin gideceği yere varmadan batmasıdır. Ancak kader onları İstanbul’a kadar götürür.
Abdülmecit Beg İstanbul’daki ilk izlenimlerini şöyle anlatır büyük bir caminin olduğu yere bırakıldık. Söz konusu caminin Sultan Ahmet Camii olduğu tahmin ediliyor. O tarihlerde Sultan Ahmet Camii çevresinin sazlık ve tenha olduğunu belirtir, sürgün Kürtler. Ancak sadece onlar değildir sürgüne gönderilen. Zira kendileri gibi sürgün edilen, Patnos’lu Hüseyin PaşayêHeyderî, Muşlu Hacı Musa BegêXoyti ve birçok Kürt lider, şahsiyet te oradadır. Hatta sürgün yıllarında ÜstadBediuzamanSaidêKurdi ile de bir araya geldikleri ve içinde bulundukları durum üzerine sohbet etikleri söylenir. Üstad’ın bu fedakârlığın karşılığı bu şekilde olmamalıydı, şeklinde sitem ettiği de Abdülmecit Beg’in aile fertleri tarafından anlatılır.
Abdülmecit Beg İstanbul’da bir müddet kaldıktan sonra gelen bir talimat ile Kayseri iline gönderilir. Ancak gurbet ve sürgün artık kendisi için dayanılmaz hal alır. Bir fırsatını bulup dönemin Kayseri Valisiyle bir görüşme gerçekleştirir. Başkent Ankara’ya gönderilmesini ve orada da Atatürk ile görüşmek istediğini, valiye bildirir. Bunun üzerine vali Ankara’ya bu talebini iletir.
Atatürk Kayseri Valisi’nin talebini aldıktan sonra, emrindekilere talimat vererek Abdülmecit Beg’i Kayseri’den Ankara’ya getirmelerini ister. Abdülmecit Beg, Ankara’ya getirilir ve nihayet görüşme gerçekleşir. Aslında Atatürk Abdülmecit Beg’i yakinen tanımaktadır. Abdülmecit Beg’in hal ve hatırını sorar ve ona kendisiyle neden görüşmek istediğini sorar. Abdülmecit Beg Atatürk’e kendileriyle ilgili af çıkartılıp, memleketine dönmek istediğini bildirir. Atatürk Abdülmecit Beg’e “Senin Şarkta Ruslara karşı gösterdiğin kahramanlığı biliyorum, sana bir teklifim olacak” der. “Gördüğün gibi Ankara’yı yeni başkent yaptık, her tarafı bom boş, yanına Tapu Müdürünü vereceğim, sana Ankara’yı gezdirsin bazı araziler gösterecek, hoşuna giden yerlerde sana istediğin kadar arazi verilsin, memlekete gidip ne yapacaksın, burada kal” der.
Abdülmecit Beg ise çok yaşlı ve hasta olduğunu, buralarda duramayacağını, ayrıca halkını çok sevdiğini söyler ve benim yerim onların yanıdır diye cevap verir. Atatürk Abdülmecit Beg’in ısrarına sinirlenerek, hemen sürgünün kalkması için emir verir. Bunun üzerine 1928 yılının sonbaharında Abdülmecit Beg ile sürgünde bulunan diğerlerinin de affını çıkartarak memleketlerine geri dönmelerini sağlar.
Ama Abdülmecit Beg, sürgünden döndüğünde hiçbir şey giderken bıraktığı gibi değildir. Sürgün sırasında memlekette kalan diğer aile fertlerinin üzerinde baskı ve zulüm olabildiğince hüküm sürmüş, herkes perişan bir haldedir. Yine sonradan milletvekili olacak olan, oğlu Halis Beg Ağrı Dağı Direnişi’ne katılmıştır.
Bacağındaki yara bu süreçte iyileşmek bir yana giderek ağırlaşmıştır. O sıralar Doğubayazıt’ta direnişi kırmak için kurulan büyük bir askeri birlik vardı. Abdülmecit Beg’e gazi unvanı verildiği için rahatsızlığından dolayı, tahminen 1930 yılında Doğubayazıt’taki askeri birliğin revirine götürülür. Orada askeri doktor kendisini tedavi etmek için hastaneye yatırır. Doğubayazıt Tümen Komutanı ise Zilan Katliamının baş aktörü meşhur General Salih Omurtak’tır. General Abdülmecit Beg ile yakinen ilgilenir bir ziyaret esnasında Abdülmecit Beg’ le aralarında Halis Beg ile ilgili bir konuşma geçer.
Anlatılana göre, Abdülmecit Beg artık kangren olmuş bacağının acısına dayanmaz. Askeri doktor tedavisinin imkânsız olduğunu gördüğünde acısına son vermek için, zehirli iğne yapar. Abdülmecit Beg’in bundan dolayı vefat etiği anlatılır. Kimilerine göre ise askeri doktor aldığı bir talimat üzerine, bilinçli bir şekilde Abdülmecit Beg’i zehirli iğne ile öldürür. Abdülmecit Beg hastanede iken vasiyet eder ve öldüğünde kendisinin EhmedêXanî türbesinin bulunduğu kabristana defin edilmesini ister.
Tedavi gördüğü hastanede vefat eden Abdülmecit Beg’in ailesi, vasiyeti üzerine EhmedêXanî türbesinin yakınına defin etmek isterler. Dönemin idarecileri buna izin vermez. Aile fertleri ve yetkililer arasında gerginlik yaşanır. Bunu gören General Salih Omurtak aileyi ikna ederek, dostu ve silah arkadaşı ŞehŞehit’in Tutak’ın Meter Köyü’ndeki mezarının yanına defnedilmesini önerir. Ailesi de başka bir çarelerinin olmadığını görünce, Abdülmecit Beg’ın na’şını Askeri Hastaneden alır ve Tutak’ın Meter Köyü’ne, Şeh Şehit mezarının yanına defin eder.
Bir sonraki yazı Abdülmecit Beg’in oğlu Halis Beg hakkında olacak.
Mîr Muhammed Rêber.( Mehmet İzci)
Kaynakça;
*Abdülmecit Beg’ın Torunu Haydar Öztürk
*Mele Mustafa Bilici



uMuT BuLuT
27.09.2019 21:35:27
bu benım dedem soyunun beg degılde neden ozturk oldugunu ben acıklıyım soy adının neden beg dıye dewam etmedıgını komtan ona ne mutlu turkum deyınce ısyan edıp NE MUTLU KURDUM dedıgınden dolayı soy adını bılerek ozturk koymuslardır

Isoye kuderi
31.12.2020 03:32:07
Ben abdul mecid begin torunuyum erzurum hınıstan dımılliyim ana tarafımız onlara dayanıyor dedemizin ismi halıs beg

  • BIST 100

    9549,89%1,94
  • DOLAR

    34,54% 0,18
  • EURO

    36,00% -0,62
  • GRAM ALTIN

    3005,99% 1,50
  • Ç. ALTIN

    5006,70% 1,01

Egazete


  • Cumartesi 9.9 ° / 0.8 ° Güneşli
  • Pazar 9.1 ° / 0.9 ° false
  • Pazartesi 8.8 ° / -0.4 ° Orta kuvvetli yağmurlu

Ağrı

23.11.2024

  • İMSAK 06:24
  • GÜNEŞ 07:54
  • ÖĞLE 12:55
  • İKİNDİ 15:24
  • AKŞAM 17:47
  • YATSI 19:11