EMEL KAYMAK KESEN´in Kaleminden
Değerli okuyucular ; "Öğretmenler Günü"nün konuşulduğu bu günlerde,hem annem ve babamın, hem de benim varlık nedenim olan Köy Enstitülerini yazmak geldi aklıma.
Annem ve babam her ne kadar eğitimlerini devam ettirip, babam Hukukçu annem de Pedagog olarak başka mesleklere yönelseler de, onlar Köy Enstitülerinden aldıkları disiplinle, esasen hep öğretmen ve eğitimci kaldılar ve hep yurttaşlık bilinci ile yaşadılar.
Öyle olmasa idi,öğrencileri, elli üç yıl sonra dahi,her öğretmenler gününde onları ararlarmıydı? Bugün hangi öğretmen gittiği yere bu kadar ışık saçıp, yol gösterebilir? Babamın ve annemin o yıllardaki küçük küçük fotoğraflarına bakıyorum.
Babam ,takım elbiseli ve kravatlı o kadar çağdaş görünümlü ki... Elinde mandolin ,etrafında halka olmuş öğrencileri ile birlikte ,onlara halk oyunları öğretirken,kendi eli ile ördüğü voleybol ağının etrafında öğrencileri ile voleybol oynarken,okulu tamir ederken,annem ise kah okulda bir çiftçi gibi çalışırken,kah 50 öğrencisinin tek tek okul kıyafetini dikerken, kah büyüklere okuma yazma öğretirken, birbirinden şık kendi diktiği elbiseleriyle birlikte öğrencileri ile çektirmiş olduğu bu fotoğraflarda, hep çağdaş aydınlık yüzler ve umutlar var.
Çünkü Onlar Atatürk ün çocuklarıydı. Cumhuriyetin genç kuşağı idiler.Üretiyorlardı ve paylaşmayı biliyorlardı. Ailece bir büyük şansımız daha vardı.
O da Köy Enstitüleri kurucularından olan İsmail Hakkı Tonguç´un, kendisi gibi eğitimci olan kardeşi ,Zekeriya Tonguç´un, hem aile dostumuz olması hem de annem ve babamın çalışma arkadaşı olmasıydı . Çocukluğum onların ağzından Köy Enstitüleri hikayeleri dinlemekle geçti.O zaman bu heyecanla anlatılan hikayeleri dinlerken,ortada olağanüstü güzel şeyler konuşulduğunu fark ederdim de , bu anıların aslında ülkemizin çağdaşlaşma ve modernleşme projesi olduğunu elbetteki farkında değildim.
Evet bu proje aynı zamanda ülkemizin çağdaşlaşma ve modernleşme projesi idi. Köy Enstitüleri ile ilgili yazılanları edindiğim notlardan şöyle özetleyebiliriz; Cumhuriyeti kuran genç kadro, büyük çoğunluğu köylü olan ve aynı oranda okuma yazma bilmeyen toplumu kısa yoldan okur yazar yapmak istiyordu.
Dönemin başbakanı İsmet İnönü´nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç´un çabalarıyla Köy Enstitülerinin kurulması çalışmalarına başlandı. Bu genç cumhuriyet kadrosu, demokrasiyi altın tepside sunmuştu ve yaşaması için altının doldurulması gerektiğinin farkındaydı. Onun için demokratik bir yapılanmanın zorunlu olduğunun farkındaydılar. Bunun başarılması için de çok yönlü yetişmiş, öz güveni gelişmiş, karşılaştığı sorunu çözebilen yetenekli ve zeki köy çocukları ile işe başladılar. Eğitim anlayışı açısından Köy Enstitüleriyle diğer okullar arasında çok önemli nitelik farkı bulunmakta idi. Köy Enstitüleri´ne eğitim anlamında yüklenen sorumluluk ağır ve anlamlı idi. Köy Enstitülerindeki anlayış o dönemde "Eğitim, Üretim içindedir" şiarıdır. Hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktı.
İsmet İnönü Hasan oğlan´da yol kenarında koyun güden çocukların ,azıklarında ekmek parçasının yanında klasikler görünce "aradığını bulduğunu ve gelecekten umutlu olduğunu "belirtmesi de bundandı. Bu okulların eğitim felsefesinde , okul; ezber bilgiden çok, yaşama dönük beceriler kazandırmak vardı. Öğrenciler, bu yaşam becerilerini öğrenirken, aynı zamanda da kendilerini fark edecek, gelişecek ve yaşam içinde yerlerini alacaklardı Köy Enstitüleri eğitim modeli ile , bireylere olayların farkına varabilme yetisini kazandırıyordu.
Kendi bilincine varan, ülkesinin ve dünyanın değerlerinin farkına varıyordu. Bu da yurttaşlık bilincini yaratıyordu. Böyle özetlenebilir Köy Enstitülerinin temel yaklaşımı. Ancak sadece bunu yapmakla kalmaz Köy Enstitüleri.
Aslında köylere öğretmen yetiştirmek amacıyla planlanmış bu okullarda, görevlerini fazlasıyla ciddiye alan öğretmenler görev yapmış ve bu öğretmenler ? belki de bir üretim hatası yaparak- yaşam duruşları köy eğitimciliğin çok dışına taşan ve hayatın her alanına eleştirel bakabilen bir büyük kuşak yetiştirmişlerdir. Zaten Köy Enstitülerinin kapatılma nedeni de budur. Köy Enstitülerinin çağın en ileri eğitim modeli idi ve batı bu modelden korktu ve ülkemizin geleceğe yönelik yetişmiş insan yetiştirme projesini erken fark ettiler. Köy Enstitüleri açıldığında zamanın Amerikan hükümetinin hazırladığı istihbarat raporunda; "Dikkatli olun Türkler büyük bir eğitim atılımıyla geliyor" denilmekte idi.
Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki? ABD ile yapılan ilk ikili anlaşma, 23 Şubat 1945 tarihinde imzalandı. Borç alma ve kiralamalarla ilgili olan bu anlaşma TBMM´de 4780 sayıyla yasalaştı. Peşi sıra gelen sözde ikili anlaşmalarla ,her şey aleyhimizde gelişti Türkiye ile Batılılar arasında uzun süre içinde oluşturulan anlaşmalar setinin temel özelliği, Türkiye pazarını adım adım yabancı rekabete açması ve büyüme ihtiyacı içindeki ulusal tarım ve sanayinin gelişimine engel olmasıydı Bu engelleme ABD ve AB kaynaklı programlar ve bu programların dayanağı olan yabancı uzman raporlarıyla gerçekleştiriliyordu.
Atatürk döneminde gerçekleştirilen ekonomik atılımlar ve bu atılımları planlayan, uygulayan ve geliştiren ulusçu kadroların tasfiyesini öngören Thornburg anlayışı, Türkiye´de sürekli bir biçimde iktidar oluyordu. Atatürk´ün ölümüyle başlayan ve 1963 yılında AB ile imzalanan Ankara Anlaşması´na dek geçen 25 yıllık geri dönüş süreci içinde, yapılan uygulamalar ve bu uygulamaların Türkiye´yi getirdiği durumlardan biriside şuydu: "Eğitim Birliği´ ilkesi uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye her çeşit insan yetiştiren bir ülke haline getirildi.
Misyoner okulları, tarikat mektepleri, paralı kolejler, imam hatip kurs ve okulları, yabancı dilde eğitim yaygınlaştırıldı. Köy enstitüleri ve köy öğretmen okulları kapatıldı, eğitimin ulusal niteliği bozuldu Böylece 1935´ te başlatılıp 17 Nisan 1940´ta yasallaşan Köy Enstitüleri sistemi, 1953 yılında kapatıldı. Programı değiştirilmeden bir otuz yıl devam etseydi, Türkiye bugün çağdaşlaşmayı yakalayıp,yüzyıl ilerde olacaktı.
Umarım bir gün, Köy Enstitüleri anıları, artık yad edilen güzel günler olarak kalmaz ve ülkemizin ihtiyacına göre yeniden projelendirip uygulamaya konulur . Umarım bir gün Atatürk ün izinde, ülkemiz, çağdaşlaşmayı yeniden yakalayabilir.
Hepinize aydınlık günler dileği ile..
Saygılarımla.
9357,24%-0,11
34,57% 0,26
36,28% 0,16
2993,61% 1,07
4956,37% 0,00
Ağrı
22.11.2024